8.
CİNSEL UYUMSUZLUK
Toplumumuzda «uyumsuzluk» sözcüğü o denli
yanlış kullanılıyor ki, insanlar enerjik, meraklı,
eleştirel, girişken ve yaratıcı olmaya görsün,
kendiliğinden gelişen herhangi bir şeyden korkan pek uyumlu
kişilerce, hemen uyumsuz damgasını yemekten kurtulamıyorlar.
Temel sorunlardan biri, çok kere baskıcı yaşam
koşullarına edilgin bir biçimde boyun eğmiş pek
düzenlilerin durumudur. Bazı durumlarda uyumsuzluk tek uygun tepki oluyor
bu kişiler için. Bu, özellikle cinsel baskı açısından
doğrudur.
Cinsel ilgilerinden vazgeçmekte zorluk çekmeyen,
dar cinsel rollere seve seve uyan ve resmi cinsel ahlakla asla sorunu
olmayanların insancıllıkları pek seyrek görünür ve (böyle
birileri varsa) pekâlâ duygusuz, tehlikeli karakterler olabilirler.
Gerçek yaşamda bu türden bütünüyle düzenli
kişilere rastlamak büyük bir şanstır. Aslında çok dürüst
New England püritenleri bile günah işlemekte her zaman özgür
değildir. Onların katı kültürel kurallarına nasıl
uymaya çalıştıklarının da önemi yok, hem zaten uzun
zamandır asla başaramadılar bunu. İşte onların
gerçekdışı standartları! Gerçekte onlar cinsel olarak
uyumsuzdular, ama kendilerini suçlu görmek için küçük bir nedenleri
vardır.
Bugünkü ABD kültürü hâlâ birçok püritenik
öğeler içermekte; üstelik geleneksel engellerin çoğundan kendinizi
kurtarmış olmanıza karşın. Oysa ahlaksal
değerler, ceza yasaları ve tıbbi standartlar hâlâ bir keyfilik
ve çok kısıtlı cinsel ülküler yansıtıyor.
İşte bu durumda belirli miktarda uyumsuzluk kaçınılmaz bir
hale geliyor. Başka bir deyişle, bugünkü koşullar altında
cinsel yaşamlarının çok iyi yürüdüğünü oldukça az
sayıda insan açıklayabilir.
Öte yandan, bu, tam cinsel özgürlük mümkün
olmadıkça açık bir soru olarak kalıyor. Biraz açarsak, cinsel
sorunlar insanın basit bir parçası olabiliyor. Bu, belki de uygun
yaratıklar olarak bizlerin ödemek zorunda kaldığı bir
bedeldir. Herhalde genelde hoşnutluk üzerine diretmek küstah ve çocuksu
görünür. Olgun bir insan bazı düşkırıklıklarıyla
yaşayabilir ve çevresinde her zaman bir uyum olmasını beklemez.
İlerlemek için uygun bir durum gördüğünde, bu uğurda seve seve
çalışır, ancak aynı zamanda neyi
değiştiremeyeceğini kabul etmeyi de öğrenir.
Bu yüzden, dünyanın genel kusuru,
gerekliliği ve uygarlığımızın
kaçınılmaz bozukluklarını hesaba almamakla, cinsel
uyumsuzluğun her örneğiyle düzenini bozmamalıyız.
Aslında bu, genelde yaşamın bir simgesidir yalnızca. Hatta
kişisel cinsel arzuların bütünündeki hazır baskılar ve
onların tam doyumları üzerindeki dirençli ısrarların her
ikisi de çok daha büyük bir ilgiyi hak etmiş görünüyor. Çoğu insanlar
bu iki uç arasında kendiliğinden akla uygun bir denge bulmaya
çabalıyor. Bu insanlar pekâlâ uyumsuz olabilirler. Ancak herhangi bir
uzmanın yardımını ne istiyor ne de ona gereksinim duyuyorlar.
Aşağıda belirtilecek olanlar kolayca yanlış
anlaşılabileceğinden, herkesçe kabul edilen bu gerçekleri burada
bir kez daha yinelemeyi gerekli buluyoruz. Biz, cinsel uyumsuzluğun
çeşitli özgün biçimlerinin tartışmasını önceden
başlattığımız için, onların gösterdiği
doğal olmayan koşulları, suçları, hastalıkları ya
da ahlaksal suçları burada ayrıntılarıyla
tartışmayacağız.
«Normal» cinsel uyumculuk ve rahatlık
eksikliğinin basit kişisel ilişkileri sürdürme yetenekleriyle,
ciddi bir biçimde kötü bir noktaya götürebilen bazı erkekler ve
kadınlar kolayca tanınır. Başka bir belirli yolla belirli
insanlar, öyle kolay rahatsız olurlar ki, ya kendi ilgileri ya da
eşlerininkine müdahale doğru ve gerekli bir görünüm kazanır.
Kuşkusuz, sözcüğün
alışılmış anlamıyla kusurları,
bozukoluşum ya da özür gibi hastalıkları söz konusu
yapmıyoruz. Bunlar kitabımızın «Kimi Bedensel Sorunlar»
bölümünde tartışılacaktır. Bunun yerine, bir kişinin
bedeninin sağlıklı olduğunu ve psikolojik doğasından
gelen cinsel sorunlarını dikkate alıyoruz. Örneğin, kimi
erkek ve kadınlar, cinsel sorunların psikolojik bozukluklarına
katlanırlar. Onların durumunu genel mesleki terimle belirleyecek
olursak, «cinsel yetersiz» tanısıyla açıklıyabiliriz.
Bununla birlikte, bu tür insanların pek çoğuna özel cinsel terapiyle
yardım edilebilir. Bazıları cinsel
davranışlarında öyle beceriksiz bir katılık içindedir
ki, ne kendi kendilerine mutlu olurlar ne de başkalarına
saygılı davranırlar. Onların cinsel işlevi ya
bazı engeller ve kendi kendini koruma ahlakı oluşturur ya da
doğrudan saldırıya dönüşür. Bu yüzden onlar yalnızca
yıkıcı ve zorlayıcı olarak tanımlanabilirler. Son
derece uç örneklerde, böyle bireylerin yasayla engellenilmesi gerekir. Bununla
birlikte onlar da psikoterapinin bazı yöntemlerinden oldukça
yararlanabilirler.
Sonuçta, anatomik yapıları nedeniyle
oldukça uyumsuz durumda bulunan insanlar da vardır. Kendi hataları
olmamakla birlikte bu kişiler gerçek biyolojik cinsiyetlerine
karşıt bir cinsel kimlik geliştirmişlerdir. Bunlar,
kendilerini yanlış bir vücutta kapana kıstırılmış
gibi hissederler ve bu yüzden yanlış düzeltilene değin gerçek
mutluluğun tadını alamazlar. Yalnızca bir cinsiyet
değişimi, onları kafa bakımından gerçekten tam bir
huzura kavuşturur. Transseksüel olarak adlandırılan bu
insanları amaçlarına daha da yaklaştıracak herhangi bir
profesyonel müdahalenin onlar için büyük bir değeri olduğu
açıktır. Aşağıdaki sayfalarda transseksüelizm,
sorunsal cinsel davranış ve cinsel yetersizlik üzerine bazı temel
bilgiler yer almaktadır. Bu davranışların
bazılarının toplumsal görünümleri kitabımızın
«Seks ve Toplum» bölümünde daha ayrıntılı bir biçimde
işlenmiştir.
CİNSEL
İŞLEVSİZLİK
Önceki bölümde de gördüğümüz gibi, bazı
erkek ve kadınların cinsel ifadeleri, bedensel uyumsuzluklar,
özürler, hastalıklar ya da yaralanmalardan dolayı (Bkz. «Bazı
Fiziksel Sorunlar») sınırlıdır. Bunların yanı
sıra psikolojik nedenlerle cinsel tepkileri zayıflamış,
duyguları körelmiş, hatta büsbütün silinmiş olan ve bu yüzden
cinsel ilişkiden tam bir zevk alamayanlar da vardır. Bugün böyle bir
kişi genel olarak «cinsel yetersiz» ya da «cinsel işlevsiz» olarak
nitelendirilmektedir.
Cinsel yetersizliğin fiziksel ya da psikolojik
nedenleri arasındaki ayrıma, beden ve aklın birbiriyle son
derece yakın ilişki içinde olmalarından dolayı kesin bir sınır
çekilemiyor ve bu yüzden de belirli bir noktaya değin keyfi oluyor. Bundan
başka, herhangi bir kişideki cinsel yetersizliği
tartışmak, işi aşırı basite indirgemek olabilir.
Çünkü, kural olarak bu kişi kendisini başka bir kişiyle
ilişki içinde gösterir. Hatta birçok durumda, iki kişi
arasındaki cinsel yetersizliği konuşmak çok daha yararlı
olabilir. Herhalde bugün seks terapistleri, pek çok çiftte görülen sorunun tek
tek kişilerde daha az görüldüğü varsayımı üzerinde
duruyorlar. Buradan kalkarak, eşlerin her ikisinin de tedavisi üzerinde
ısrar ediyorlar. Şu yakınlarda, tüm Amerikalı evlilerin
yarısından çoğunun, en azından eşlerden birinin cinsel
yetersizliğin bazı biçimleriyle karşı karşıya
bulunduğu ileri sürülmüştür. Kuşkusuz bu durum cinsel
bakımdan yeterli sayılan öteki eşlere de
yansıdığından, eşlerin her ikisi de
yaşamlarını bir dizi cinsel engelle doldurmuş oluyorlar.
Kuşkusuz bazı durumlarda, bu engeller sürekli bedensel .özürlerden
kaynaklanıyor. Gerçi bazı gerçekçi danışmanların
yardımıyla bazen cinsel seçim olanağı
artırılıyor ve bu nedenle akla yatkın minimum bir doyum
sağlanabiliyor. Oysa çoğu kez sorunlar psikolojik kökenlidir ve
bunlar modern seks terapisitlerince tümüyle yok edilebilmektedir.
Öte yandan, bu alanda ilk öncü
çalışmaları 1960'larda gerçekleştiren William H. Masters
ve Virginia E. Johnson'un yolundan gidilerek bugün ABD'nin birçok kesiminde
başarıyla uygulanan yeni değişik teknikler
geliştirilmektedir.
Seks terapinin büyük başarısı ve
terapiye artan istemin yeni cinsel tutumlar için duyulan genel gereksinimin
önemini artırması oldukça ilginçtir. Cinsel sorunlar
yaygınlaşmış görünüyor ve kişi kesin bir örneği
tartışırken, artık sorunun öneminden kuşku duyulmuyor.
Geçmişte, bir erkeğin cinsel
yetersizliği sık sık bazı kötü felaketlere ya da büyüye
(eğer masum olduğuna inanılıyorsa) ya da «yozlaşmaya
», «suis-timale», «ahlaksızlığa» ve
«aşırılığa» (durumundan sorumlu tutuluyorsa)
bağlanıyordu. Bugün, bununla birlikte biz her iki
açıklamanın da yanlış olduğunu ve gerçek nedenin
başka yerde yattığını öğrenmiş bulunuyoruz.
Aslında seks terapistlerinin gösterdiği gibi, insanlar cinsel
bakımdan esasen katı yetişme, travmatik cinsel deneyimler,
cahillik, dar dinsel inanışlar, bilgili olmayan din
adamlarının kötü öğütleri, evlilikte bilgi almak için
başvurulanlar, hekimler, psikoterapistler ve öteki uzmanların
etkisiyle yetersiz hale gel-
mektedir. Bu farklı nedenlerin tümü
sırasıyla uygarlığımızın cinsel
bakımdan baskıcı karakterinde iz bırakmış
olabilir.
Hepimizin yaşamında yer alan cinsel
baskılar, çeşitli biçimde görünürler ve bunların çoğu,
kitabımızın değişik bölümlerinde ele
alınıyor. Bununla birlikte, insanın cinsel işlevine
bakışta, herhangi birinden çok daha anlamlı görünen bir olumsuz
özgün etmene dikkat çekebiliriz: Erkek ve dişi cinsel organlarına
karşı hemen hemen özel ilgi, hatta sabit fikir. Cinsel organlara
yüklenen bu abartılmış önem, yalnızca sıradan bir
insanı değil, aynı zamanda insanın cinsel kapasiteleri üzerine
nitelikli çalışmalar yapan belirli seks kuramcılarını
bile şaşırtmıştır.
«Jenitallik», yüce cinsel ülkü olarak hâlâ
tahtını korumaya devam ediyor. Sonuç olarak, toplumumuzdaki cinsel
ilişkiler üçlü bir çarpıklığa dayanıyor.
•
Erkeğin etkinliğinin aşırı vurgulanması
(Kadının edilginliği pahasına)
•
Birleşmenin aşırı vurgulanması (Cinsel
ilişkinin öteki biçimleri pahasına)
•
Orgazmın aşırı vurgulanması (Acele etmeksizin
ulaşılan duyusal zevkler pahasına)
Bu yüzden, karşımızda cinsel
bakımdan işlevsiz olan sayısız erkek ve kadın
buluyoruz. Son yıllarda bunların çoğuna, üzerinde durulması
gerekeni yeniden salık vererek ve daha dengeli bir cinsel
yaklaşımla basitçe yardım edilebileceğini öğrendik.
Örneğin cinsel bakımdan kalıplaşmış etkin erkek
ve edilgin kadın tipleri, erkek ve kadınların kendilerini bu
modele uydurmaya uğraşmasından sonra, çoğu kez cinsel
bakımdan çok sınırlanmış oluyorlar. Her zaman
yakın birleşme sağlamayı bekleyen ve bu istemini bir türlü
gerçekleştiremeyen bir erkek, başarımı konusunda üzüntülere
kapılabilir. Aslında bu üzüntü nihai olarak doğrudan
başarısız kalma korkusuna bile götürebilir. Bu korku daha sonra
onun doğal cinsel tepkilerini kuşatır ve böylece eşini de
doyuma ulaştıramaz olur. Öte yandan, ele almanın kadınca
olmadığını düşünen bir kadın kendisini
sınırlamakla (tutmakta) çok zorlanabilir ve böyle bir durumda cinsel
ilişki zevkli ve verimli olmadığından, onun yapay
edilginliği de bir hayli engellenmiş olur. Onun, sonraları
cinsel bakımdan uyumsuz olması pek şaşırtıcı
değildir. Ancak bu durumların her ikisinin çözümü de
açıktır: Tutumların bilinçli sürekli olarak tersine
çevrilmesiyle heyecan ve engellemeler hafifletilir ve yasaklanmış
cinsel tepkiler yeniden serbest kalır.
İkinci olarak, birleşme üzerinde
aşırı biçimde durulması birçok erkek ve kadının
aşk yapmanın öteki biçimlerini savsaklamasına ve böylece
cansı-kıntısı ve sertlikle mağduriyete düşmesine
neden olur. Hatta daha kötüsü, yalnız jenital ilişki üzerinde
yoğunlaşarak öteki erojenik bölgelerin duyarlılığını
yavaş yavaş yitirmesine yol açabilir. Vücudun geri kalan
kısmı asıl kalırken bu yalnız cinsel organların
cinsel doyum için «tam bir sorumluluk taşıdığı» bir
duruma götürebilir. Bununla birlikte, cinsel tepki
sınırlanmış, bölünmüş ya da bölümlere ayrılmış
olmamalıdır. Çünkü bu yüzden önemli bozukluklar olabilir. Öte yandan
çiftler cinsel ilişkinin birleşme dışındaki
biçimlerine döndükçe onların cinsel tepkisinin çoğu kez tam gücünü
nasıl yeniden kazandığı gerçekten dikkate değer.
Modern seks terapistlerinin, müşterilerine
cinsel güvenlerini yeniden kazandırmak amacıyla el ve ağız
yoluyla ilişki uygulamalarını öğretmesi işte bu
nedenledir. Aynı zamanda, birleşme kuramayan eşcinsellerin,
karşıcin-seller arasında yaygın şiddetli
işlevsizlikten zaman zaman acı çektikleri önemli bir noktadır.
Erkek ve kadın eşcinseller, cinsel doyuma çok farklı yollarla
varılabileceğini olduğu gibi kabul ediyorlar ve bu yüzden
herhangi bir cinsel uyarımın en iyisini yapmayı
alışkanlık haline getiriyorlar. Aynı tutumu benimseyen
birçok «dürüst» çiftin bundan yararlanabileceği hiç kuşku götürmez.
Sonuçta, orgazm üzerinde aşırı
durulması, onu bir amaca yöneltilmiş göreve dönüştürerek ve
cinsel ilişkinin süresini kısaltarak, cinsel zevkin çoğunun
erkek ve kadından çalınmasıyla sonuçlanıyordu. Böylece seks
bir görev ve kişisel başarı ya da başarısızlığın
kontrol edildiği başka bir test haline geliyordu. Aynı zamanda
başarılı final, cinsel ilişkinin kendisi değil de,
doruğu en büyük ilgi kaynağı oluyordu. Başka bir deyişle,
şimdi tüm dikkatler artık sürece değil, ürünün kendisine
yönelmiştir. Ne yazık ki bu dar yaklaşım, gerçekten zevk
alınan durumları azaltmaktan başka bir değer
taşımıyor. Hatta, normal cinsel tepkiyle ciddi bir biçimde
karışabiliyor. Sonuç olarak, erkekler çok çabuk orgazma ulaşabilirken,
kadınlar da hiçbir zaman orgazm olamıyorlar. Bununla birlikte, modern
seks terapistleri eşlerin farklı bir tutum benimsemesi halinde bu
işlevsizliklerin ortadan kalkabileceğini göstermiştir
(yukarıda olduğu gibi). Hatta erkek ve kadınların birlikte
terapilerinde cinsel ilişkileri sırasında kasten orgazmdan
kaçınılması isteniyor. Örneğin, çiftlere
karşılıklı zevklerini uzatmaları söylenirken her
ikisinden de orgazma yaklaşır yaklaşmaz fiziksel
temaslarını kesmeleri isteniyor. Hatta bu müşterilerine günde
birkaç saat birbirleriyle ilişki kurmalarını öngören kimi
terapistler de, işi, orgazma ulaşmayı yasaklamaya dek
vardırıyorlar. Bu basit sınıflamalar, sık sık çok
dramatik sonuçlar doğurabiliyor.
«Görevi icra»nın verdiği gönül
rahatlığıyla her iki çift de, birlikteliklerinin ilk
dönemlerinde, kendilerini cinsel zevke kaptırabilirler ve bu yüzden
birbirlerine karşı tüm tutumları değişebilir. Sonra bu
yeni tutumu büyük ölçüde artış gösteren orgazmik potansiyelin
kaynağı olur. Sonuçta, birkaç haftada cinsel tepki düzeltilip de
terapistler yasağı kaldırınca, orgazm düzenli, iyi bir
deneyim haline gelir ve artık onun zamanlaması bir sorun
oluşturmaz. Oysa aynı nedenle bu deneyim şimdi bir zorunluktan
bir seçmeye dönüşmüştür. Orgazm, döllenmenin zevk verici
duyumlarının devam eden sürecinin çok tatlı bir kesilmesinden ne
aşağı ne daha fazla bir şey değildir. Eşlerin
aynı anda ya da her cinsel karşılaşmada orgazma
ulaşması gerekmediğini öğrenmiş olmaları çok
önemlidir. Arasıra görülen bir orgazm eksikliğinin, çiftlerin
mutluluğunu azaltmaması gerekir. Aslında aşk yapma ne bir
savaş, ne de bir spor karşılaşmasıdır.
Başarı kavramlarının mutlu bir cinsel ilişkide yeri
yoktur. Her türden cinsel işlevsizliğin tarih boyunca birçok
toplumda, birçok insanın başını
ağrıtmış olduğu biliniyor. Örneğin, eski ve
ortaçağ hekimlerinin de bu sorunlar üzerine kafa yorup bunlara
değişik çözümler aradıklarını biliyoruz. Oysa
aynı zamanda bu işlevsizliklerin modern çağlarda daha
şiddetli ve yaygın olduğu görülüyor. 19. ve 20. yüzyıllarda
bu işlevsizlikler sık sık psikiyatristlerce tedavi edilmiş,
ancak tedavinin sonucu her zaman cesaret verici olmamıştır.
Bugün biz, cinsel işlevdeki çapraşık fizyolojik
uygulamaların güç bela anlaşılmasından dolayı bunun
başka türlü olabileceğini söyleyebiliriz. (Ayrıntılı
bilgi için «Uyumsuzluk ve Sapkınlık», «Sağlıklı -
Hasta»ya bakınız».)
Başka bazı şeylerin belirtilerini
tedavi etmek yerine, terapistlerin cinsel işlevsizliklere doğrudan
yaklaşmasını sağlayan yalnızca Masters ve Johnson gibi
bilimadamlarının özgün çalışmaları olmuştur.
Masters ve Johnson, cinsel terapi için bir klinik kurmuşlar ve burada
verdikleri başarılı çalışmaları onların
örneklerini izleyen başkalarına da büyük destek
sağlamıştır. Masters ve Johnson, aynı zamanda
kadın - erke1<, ikili tedavi gruplarının öncülüğünü de
yapmışlardı. Buradan kalkarak bireylerden çok, çiftleri tedavi
etmişlerdir.
Bu çiftler ya karı-koca ya da eşlerini
birlikte getiren tek erkek ve kadınlardan (karşıcinsel ve
eşcinsel) oluşuyordu. Tedavi için kendine eş bulamayan bazı
kişilere terapi süresi için «vekil eşler» sağlanıyordu.
Masters ve Johnson'un bu ve başka yaklaşım biçimleri,
zamanında başkalarınca da geniş biçimde uygulandı.
Öte yandan, yakın zamanlarda seks terapisi
üzerine San Francisco'da-ki California Üniversitesi Tıp Merkezinin
işbirliğiyle düzenlenen Ulusal Seks Formu'nda yeni bir program
geliştirildi. Cinsel tutumun yeniden planlanması olarak bilinen bu
program, film ve çeşitli görsel malzemelerin kullanımını
içeriyordu.
Ne yazık ki günümüzde kendilerini seks
terapisti olarak tanıtıp yarardan çok zarar vererek
müşterilerini sömüren birçok niteliksiz insan var. Bu yüzden gelecekte
seks terapilerinin bu konuda uzman olan kişilerce yapılması en
büyük umudumuzdur. Bu önemli alanda gerekli bilgi ve deneyim göstermiş
olmayanların uygulamalarına izin verilmemesi gerekmektedir.
SEKS TERAPİSİNDE TEMEL SORUNLAR
Seks terapisi ve tıbbi eğitim
çabaları son zamanlarda ABD toplumunda belirli bir saldırıya
uğradı. Bu saldırılar yalnızca tutucu otoritelerden
değil, radikal liberallerden de geliyor. Bazı hümanist bireyci
şampiyonlar kadar çeşitli ahlakçı bağnazlar, seks
terapilerini, «saf insanları etkileyen düzmece uzmanlar ve güç
yoksulluklarınca gerçekleştirilen tehlikeli sahte bir iş» olarak
suçluyorlar.
Böyle bir kin ve düşmanlık nasıl
açıklanabilir? Bu acayip suçlamaların arkasında yatan güdü
nedir? Onların bunu doğrulamaları olası mıdır?
Öyleyse nereye kadar gider bu suçlamalar? Seks terapi kendisini mi
aldatıyor yoksa? Gerçekten bir geleceği var mı? Ve bu
geleceği hak ediyor mu? Bu sorulara verilecek yanıtlar, günümüzde
terapatik uygulamanın şimdiye değin sessiz kalan
varsayımlarının bir gözden geçirilmesini sağlayacaktır
yalnızca.
Kuşkusuz, çoğu zaman terapistler
varsayımlarına üzülmekle kalmıyor, aynı zamanda
görebildikleri kadarıyla zorunlu gereksemeleri ve sorunları da
karşılamaya çalışıyorlar ve bu yaklaşım
genelde halk tarafından desteklendikçe doğrulanmasına gerek
kalmıyor. Bununla birlikte, bugün bu destek artık herhangi bir
belirli terapatik alanda uygun ya da aynı fikirde olmuyor. Ne seks
terapisinde, ne psikiyatride, ne de geleneksel somatik (gövdesel) hekimlikte.
Bu yüzden kuramda bazı konuları geliştirmek, basit pratisyenler
için bile gerekli oluyor. Bu, onların çalışmalarını
içeren toplumsal-ta-rihsel bağlamda bir eleştirel anlayışa
gereksinim duymalarından başka bir anlama gelmiyor. Ne yazık ki,
bir seks araştırmaları tarihi kadar bir seks terapisi tarihi de
hâlâ yazılmayı bekliyor. Böyle temel ve zorunlu
çalışmalarda ha deyince çıkmıyor kuşkusuz. Üstelik
şimdiye değin her iki alanda da bir çalışma verilmiş
değil. Oysa biri çıkıp şunu söyleyebilir: Hipokrat'tan
Masters ve Johnson'a terapistler yalnızca cinsel işlevsizliğe
değil, aynı zamanda cinsel sapkınlığa da
değinmişlerdir. Onlar yalnızca cinsel gücü artırmak ya da
azaltmakla değil, aynı zamanda ona toplumsal bakımdan kabul
edilebilir bir çıkış yolu bulmak için
uğraşmışlar ve «doğanın hizmetkârları»
olduğu varsayımı üzerine onlara böyle bir yol bulmuşlar,
yani onlar ilk aşamada «doğuştan gelmesi» gerekeni başarmak
için insanlara yardım etmişlerdir.
Böylece, bütün seks terapinin ilk ve en büyük
sessiz varsayımı yalnızca bir müdahale sonucu olarak sapkın
ya da işlevsiz kalan sağlıklı, «doğuştan» verilen
bir cinsellik inanışı olmuştur. Tam tersine, artık bu
müdahale durdurulmakta, sağlıksız etkileri yok edilmekte ve
insanın «doğal cinselliği» de kendiliğinden
onarılmaktadır. Bu inanış dışında
çeşitli terapatik müdahaleler, temelde fazla ortak yanlara sahip
olmamıştır. Hatta bunlar yüzyıllar boyunca karşıt
stratejiler tarafından izlenmiştir. Bir dönemde doğal bir
işlev olarak değerlendirilirken, başka bir dönemde bir
aşırılık olarak nitelenmiş ve bir hekim
tarafından sağlıklı olarak gösterilen davranış,
başka birinin patolojiktir tanısıyla
karşılaşmıştır. Örneğin, eski Roma'da
hekimler doğal sağlığın bir parçası olarak
kadın hastalarına mastürbasyon yapmayı salık
veriyorlardı.
19. yüzyılda ise kadınlar doğal
olmayan mastürbasyon alışkanlığına karşı
klitoridetomya yoluyla sık sık tedavi edildiler. 20. yüzyılda
Wilhelm Reich, doğal cinsel işlevin yeniden kazanılması
amacıyla mastürbasyon yapılmasını salık verdi. Reich,
Viyana'daki ruh çözümleyici meslekdaşlarıy-la
yazışırken, gizlice Galen'in önerilerini uyguladı ve
terapatik toplantılarda kadın hastalarına mastürbasyon
yaptırdı. Günümüzde bu türden bir terapi, Amerikan Cinsel
Eğitmenleri, Danışmanları ve Terapistler Birliği ahlak
ilkelerince yasaklandı (1980. III. 7). Bu yüzden yalnız terapatik
teknikler değil, aynı zamanda bu çalışma süresinde onların
amaçlarının da oldukça çarpıcı bir biçimde
değiştiği açıktır. Ancak onların altında
yatan varsayım hep aynı kalmıştır. İster
mastürbasyonu bastırma olsun, isterse cesaretlendirme, her ikisi de
sırasıyla yalnızca hastanın sağlığı
için gerekli olan 'doğal' cinsel tepkilerini düzeltmeye hizmet
etmiştir. Bu tür usavurma olgusu böyle farklı sonuçlarının
tanıtımında bize, ilkönce onun bazı kusurları
bulunduğunu, üstü kapalı biçimde en karşıt terapilere
götürebilir. Bu kusurlu nokta, burada yer verildiği gibi
«doğallık» kavramının kuşku götürür karakterindendir.
Çeşitli terapistlerin «doğallık» diye
adlandırdığı, gerçekte tıbbi görünüm altında bir
ahlaksal değerdir. Bu yüzden gerçekte kendi görüşleri
dışında, sözde «doğal» olanı izlemediler. Nesnel
olarak konuşursak, herhangi bir işlevsizlik de tıpkı
herhangi bir işlev gibi doğaldır; aynı şekilde kural
da, kuralsızlık da, sağlık da
sağlıksızlık da doğaldır, kuşkusuz. Bu, bir
«doğal cinsellik» inanışının bilimsel temelinde kurulu
değildir ve kurulamayacağını, ancak özünde
kaçınılmaz olarak ideolojik olacağı anlamına gelir.
Cinsel işlevsizlik tedavisi için geçerli olan
yöntem, ilk bakışta, şimdi geçmiştekinden çok daha ince ve
karmaşık görünmesine karşın, cinsel sapkınlık
tedavisine de uygulanabilir kuşkusuz. Örneğin çok yakınlarda
'ilerlemeci' terapatik edebiyatta sapık, sapınç ve sapkın gibi
açık dinsel, ahlaksal kökenli terimlerin yerini daha nesnel görünen
«paraphilia» sözcüğü almıştır. Ancak yakın muayeneler
üstünde bu terim öbürlerinden daha az ideolojik değildir. Bu terim hâlâ
doğru bir «philia» daha az hayranlık duyulabilir oranda,
«doğuştan» verilen bir normun varlığını öngörür.
Aslında bu «philia»nın «paraphilias» ile ilişkileri, gerçek
uzman ya da gerçek hekimle, değişik üst uzmanlar ve
tıpçılar arasında olan ilişkinin aynısıdır.
Daha sonraki kesinlikle ikinci sırada yer alır. Onlar önemsiz bir
farkla öncesinin aşağısında ve üstünde dururlar ve
aynı saygınlığı taşımazlar.
ERKEKLERDE CİNSEL
İŞLEVSİZLİK
Bugün insan cinselliği üzerine yazılan
çoğu kitaplar, erkeğin cinsel işlevsizliğini üçe
ayırıyorlar: «İktidarsızlık», «erken boşalma» ve
«boşalma yetersizliği».
Kısaca tanımlarsak,
iktidarsızlık: güç eksikliği, erken boşalma ise adı
üstünde; boşalmanın zamanlanmasıyla ilgili nesnel bir ölçüt
içeriyor; boşalma yetersizliği deyimi ise; meni boşalmaya
başladığı zaman, bazı erkeklerde başka
erkeklerden daha yeterlidir. Oysa gerçek durumda bu yeterlilik onunla hiçbir
şey yapılamıyacak düzeyde kalıyor. Çünkü boşalma, bir
aksırma gibi istemdışı bir tepki durumunda oluyor.
Boşalma hiç olmayabildiği gibi, başladığı zaman
da hiç kimse herhangi bir yolla onu bastıramıyor, geciktiremiyor,
denetim altında da tutamıyor. Bundan başka, boşalmanın
orgazmla ilgisi rastlantısal olup herhangi bir boşalma
olmaksızın da bir erkeğin pekâlâ orgazma
ulaştığı anımsanmalıdır. Böyle bir
erkeğin cinsel yönden yetersiz olduğunu kabul etmenin biraz
saflık olacağı açıktır. Başka bir deyişle,
gerçekte sorunları yaratan boşalma yokluğu değil, orgazm
yokluğudur. (Ayrıntılı bilgi için «Erkeğin Cinsel
Tepkileri»ne bakınız.)
Geleneksel terminoloji hâlâ başka bir
olumsuzluğa saplanıyor. Erkek ve kadın cinsel sorunları
için kullanılan terimler, birbirinden tümüyle farklıdır. Sonuç
olarak, birçok insan, kadın ve erkeğin fiziksel tepkilerini gerçekten
karşılaştırmadığı için yanlış
izlenimler ediniyor. Oysa modern seks araştırmacıları,
böyle bir karşılaştırma yapabilmenin öneminin büyük
olacağına değiniyorlar. Biz, tıpkı erkek ve
kadının cinsel tepkilerinin tümüyle benzer olması gibi cinsel
yetersizliklerinin de öyle olduğunu yeni yeni anlamaya
başlıyoruz.
Bu nedenle her iki cinse de uygun düşebilecek
olan yeni özel terimlere gereksinim duyuyoruz. Erkek olsun kadın olsun,
her ikisinin de cinsel tepkileri şu üç yolla işlevsiz olabilir.
1. Cinsel
organlar gerekli ilk tepkiyi göstermediği zaman birleşme
başlayamaz. (Her iki cinste uyanma ve kadın da vajinizm
eksikliği)
2.
Orgazmın çok erken ya da çok geç olmasından dolayı
birleşmenin bozulması. (Doyumsuz orgazm zamanlaması)
3. Orgazma
hiç ulaşılamaması (Orgazm yokluğu)
Şimdi bu üç temel yetersizliği irdelemeye
çalışalım:
FİZİKSEL UYANDIRMA
EKSİKLİĞİ
Süreğen (kronik) bir uyandırma
eksikliğine, yani sertleşmeye, şiddetli sinirlenmelerden
beslenmeye, düzensizlikler, hastalıklar, vücut yaralanmaları gibi
çeşitli şeyler neden olabilir kuşkusuz. Böyle durumlar bir hekim
tarafından tedavi edilmelidir. Üstelik şimdi sorunların önemli
ölçüde düzeltilmesini sağlayabilen birkaç umut verici tedavi de var.
(Gerekli yerlere silisyum ve şişirilebilir protezler koyulması.)
Ancak bunlar kesin fiziksel sorunlar olduğundan bu bölümde
tartışılmayacaklardır.
Birleşme girişiminde bulundukları
sırada, yaşamları boyunca penisleri sertleşmeyen bazı
sağlıklı insanlar vardır. Böylelerinin cinsel tepkileri bu
yüzden tümüyle yasaklanmıştır ve eşleriyle doyuma varmak
onlar için umutsuz bir beklentidir.
Bu can sıkıcı durumun çeşitli
nedenleri olabilir. Bununla birlikte, çok kere bu, olumsuz koşulların
birleşiminden oluşabilir. Örneğin erkek, çekici ve kendi
kimliğini bulmasına izin vermeyen bir annenin etkisiyle büyüyebilir,
ya da tüm cinsel etkinliğin günah, pis ya da tehlikeli olduğunu
düşünmeyi öğrenebilir. Böyle bir erkek, ilkin birleşme
girişimlerinde başarısızlığa uğrar ve
olumsuz koşullar hiçbir zaman değişmeden kalabilir. Yani
olumsuzlukları bir türlü yenemez. Başka bir erkek güçlü eşcinsel
eğilimler taşır, ancak bu tür bir ilişki kurmaktan da
korkabilir.
Çözülmemiş iç çatışmalar,
sonraları onun uygun bedensel işlevini önleyebilir. Bu ve benzeri
durumlardaki bir erkeğin olasılıkla yalnız karısı
ya da arkadaşından daha çok yardıma gereksinim
duyacağı açıktır. Aslında onun için en umut verici
olan yoğun seks terapisidir.
Böyle bir terapi, yaşamlarının
bazı zamanlarında birleşme yeteneğini göstermiş olup
da bu yetinin tümünü ya da çoğunu yitirmiş görünen çok daha
geniş bir erkek grubu için gerekli olabilir. Böyleleri, artık ya hiç
ereksi-yon olamazlar ya da uzun bir süre bunu başaramazlar. Kuşkusuz,
arasıra görülen ereksiyon eksikliğinin normal bir olay olduğunun
anımsanması gerekir. Her şeyden önce, insan bir makine
değildir. Bazen yorulduğu, üzüldüğü, ilgisi
dağıldığı ya da sarhoş olduğu zaman kendini
âşık hisseder, ancak bedeni buna yanıt vermeyi kabul etmez.
Böyle bir durumda, çılgınca çabalar, irade ya da özel cambazlıklar
hiçbir yere götürmez. Bunun yerine çiftlere durumu kabullenmeleri ve gerekli
olanı, en iyi biçimde yapmaları salık verilir. Örneğin,
eşini doyumlandırmak için ereksiyona gereksinim duymayan bir
erkeği akıllarına getirebilirler. Gevşek bir penis, elle
vajinaya «tı-kıştırılabilir» ve içerde gevşek
kalsa da, çiftler bazı birleşme hareketlerine geçebilirler. Bir
kadının bu yolla orgazma ulaşması hiçbir zaman olası
değildir. Üstelik erkek de elleri, dudağı ve diliyle aşk
yapabilir. (Bkz. «Elle İlişki» ve «Ağız Yoluyla
İlişki») Bu çiftler, koşulların daha iyi olduğu bir
zamanda penisin yeniden kolayca sertleşmesini bekleyerek dinlenebilirler.
Bununla birlikte, bazı erkekler öyle
güvensizdirler ki, bu yüzden kendilerinde bir başarısızlık
korkusu gelişir. Bazıları ise yalnızca kendilerinden çok
fazla şey isterler ve cinsel tepkilerini, her cinsel
karşılaşmaları zaferle ya da yenilgiyle biten savaşa
dönüşecek bir teste tabi tutmaya başlarlar. Bazıları da
hâlâ içmeye devam ederek, tasarılarını, pekiştirmeye
çabalar. Doğal olarak bu tuzaklar yalnızca yenilgiyi buyur eder ve
böylece arasıra görülen sorunlar süreğen bir niteliğe
dönüşür. Aynı yazgı, her zaman eşinden daha çabuk orgazm
olan bir erkekte de görülebilir. (Ayrıntılı bilgi için «Doyumsuz
Orgazm Zamanlamasına bakınız.) Aynı zamanda eşlerden
birinin ya da ikisinin egemenliğinden duygusal olarak kendilerini
kurtaramayan ve püritnik terbiye sonucu cinsel duygularında
rahatsızlık çekenler de vardır. Bundan başka belirli
erkekler de eşcinsel ilgilerinden dolayı, birleşmeye
başlarken zorlukla karşılaşabilirler ve bazıları
da cinsel deneyimlerinin bunaltıcı etkisi altında kalırlar.
Nihayet bu erkeklerin tamamı, birleşme olanağı
sağlayacak bir ereksiyona sahip olamaz ya da onu koruyamaz bir durumda
bulunabilirler. Bu durumda düzenli olarak başarısızlık
zamanın dörtte birinden daha çok görülürse onların sorunları
özel bir terapi gerektirecek ölçüde önem kazanmış demektir.
Masters ve Johnson'ün geliştirdiği tedavi
programları bir erkeğin normal cinsel tepkilerinin düzeltilmesinde
tamamen başarılı olmaktadır. Ancak bu başarı
önemli ölçüde eşlerin işbirliğine bağlıdır.
Eşi, penisini sertleştirmede düzenli başarısızlık
gösteren bir kadın, bunun olumsuz etkisiyle de sınırlı
kalır ve aynı zamanda bu, onun tedavi edilmesi gereken tüm cinsel
tepkilerinin kökenini oluşturur.
Terapide ilk adım, çok kere çiftlerin cinsel
bakımdan yeniden eğiltilme-siyle başlar. Örneğin,
onların bir kere her şeye karşın sertleşmenin
istenç-siz bir tepki olduğunu anlamaları gerekir. Hiçbir erkek,
istediğinde bir erek-siyon durumunda olamaz. Ancak ereksiyonun
olmasına izin verebilir.
Eşi ve kendisi arasında cinsel
etkileşim varsa, bu, olacak olanı etkileyebilir. Öte yandan,
kaygı ve kuruntunun onun tepkilerini tıkaması
olasıdır. Kısacası, çiftler «hiçbir şeyden korkmamayı,
ancak korkunun kendisinden korkmayı» öğrenirler. Doğal olarak
böyle bir korkunun altında yatan nedenlerin
tartışılması gerekir ve eğer çiftlerin ikisi ya da
biri genelde sekse karşı olumsuz ve gerçek olmayan tutumlara sahipse,
öncelikle bunları düzeltmiş olmalıdırlar. Ek olarak,
çiftlerin ilişkilerinin cinsel olmayan görünümlerinin kabul edilmesi
gerekir. Sonuçta, erkek ve kadını karşılıklı
mutluluğa götürecek olan şey, insan iletişimidir kuşkusuz.
Bu iletişimi artırmak için; seks
terapistleri, çiftlerin yatak odalarının gizlilik koşulları
içinde birlikte uygulayabilecekleri kimi basit deneyler tasarlarlar.
İlkönce her ikisinin de birbirlerinin vücutlarına temas ederek
basitçe zevk alıp vermeyi öğrenmeleri gerekir. Bu aşamada,
onların birleşmelerine ya da herhangi bir yolla orgazma
ulaşmalarına bile izin verilmez.
Bunun yerine birbirlerini nazikçe okşayıp
kucaklamaktan zevk almaları cesaretlendirilir. Aynı zamanda
birbirlerinin elleri yardımıyla zevklerini yavaş yavaş
nasıl artıracakları anlatılır. Bu arada sık
sık losyon ya da başka vücut yağlarının kullanımı
salık verilir. Bununla birlikte, seçilmesi söz konusu olan hiçbir alan,
ulaşılması gereken özel hiçbir amaç yoktur ve görevi yerine
getirmek için bir baskı da yoktur. Bir kere eşler böyle zevkli
şeyleri birkaç kez uygulamışlar, çok kere cinsel duygularıyla
sarsılmış ve kendi bilinçlerini yitirip dinlenmeye
başlamışlardır.
Bu deneyimlerden birkaç gün sonra eşler,
okşamalarını cinsel organlar üzerinde ve kadının
göğüslerinde yoğunlaştırabilirler. Burada da gene, ellerini
kullanarak pek mutlu olabilirler. Her iki eş de mastürbasyon yaparken tam
olarak hoşlandıkları şeyleri birbirlerine açmaları
gerekir ve özellikle erkek, penisinin kadın tarafından nasıl
tutulup okşanmasından hoşlandığını
anlatmalıdır. Bu türden bir açıklık, eşlerin
birbirlerine zevk vermelerini sağlar. Bununla birlikte, onlar hâlâ
birleşme, hatta orgazma yardım etmeme temelinde, terapistin kesin
denetimi altındadırlar. Penisin sertleşmesi söz konusu olursa,
eşler, penis sönene değin sevişmeyi hemen kesmelidirler. Sonra,
yitireceği bir başka sertleşmeye değin yeniden mastürbasyon
yapmak için izin ister ve bu, birkaç kez yinelenerek ilerler. İşte
penisin bu sert-leştirilip yeniden söndürülmesi olayı, erkeğe
sertleşme yitiminin öyle korkulacak bir şey
olmadığını gösterecektir. Aşağı yukarı
bir hafta sonra erkek, başarısızlık korkusunu yenip
tepkilerine güven duymaya başladığı zaman, çiftler
isteyerek ya da kendiliğinden birleşme sağlayabilirler.
Kadın, etkinliği yeniden ele alır. Erkek edilgin bir biçimde
sırtüstü uzanırken, kadın onun üstüne oturur ve penis
sertleşene değin erkeğe mastürbasyon yapar. Sonra kadın
kendisini biraz daha alçaltarak sertleşmiş durumdaki penisi
vajina-sına girdirir. Bu işlemden sonra, kadın bir süre
hareketsiz kalır, öyle ki erkek o anda kadının içindeymiş
duygusuna kapılır. Birkaç dakika içinde kadın yavaş
yavaş kımıldamaya başlar, böylece penisin
uyarılması ve sertliğini koruması sağlanır.
Eğer sertleşme durumu biterse, o zaman kadın penisi
çıkarır ve sertleşinceye değin yeniden mastürbasyon yapar.
Bununla birlikte, çok kere kadın hızlı, yorucu hareketlerden
kaçındığı sürece erkek sertleşme durumunu koruyabilir.
Sonunda etkinliğin bir kısmı
erkeğe geçebilir. Yani kadın, eşinin üzerinde bir pozisyonda
kalır ve penis hâlâ vajinasının içindedir, ancak bir süre sonra
ritmik kalça hareketlerini durdurur ve erkeğin kendi içinde ileri geri
hareketine izin verir. Her iki eş de orgazmı amaçlamakla birlikte
kurallara bağlı kalırlar. Her ikisi de orgazm olunca, buna
hoş bir sürpriz olarak dikkat etmelidirler. Bir kere çift bu durumda
gevşemeyi öğrenmiş olup, her ikisi de arzu ettikleri sürece
penisin vaj inanın içinde sertliğini koruyabilecek bir biçimde
kalmasından büyük bir zevk duyarlar. Sonunda, güçlenmiş güven-leriyle
her birleşmeyi çoğunlukla gerçekleştirmeye ve değişik
birleşme pozisyonlarını serbestçe denemeye
hazırdırlar.
DOYUMSUZ ORGAZM ZAMANLAMASI
Mastürbasyon ve cinsel ilişki,
yaşamın en büyük zevkleri arasındadır ve bu yüzden de
insanların yapabildikleri ölçüde bundan hoşlanmaya çabalamaları
çok doğaldır. Aynı zamanda mastürbasyonu elverdiği sürece
uzatmak istemeleri de oldukça doğaldır.
Bu, son anlatılanlar açısından,
kadın erkekten daha belirgin bir avantaja sahiptir. Kadın, kısa
aralarla birkaç kez orgazma ulaşabilir ve böylece cinsel ilişki,
eşinin durumunu koruduğu sürece devam edebilir. Öte yandan, bir erkek
çok kere belirli bir zamanda bir kez orgazm olur ve sonra vücudu bir dinlenme
dönemine gereksinim duyar. (Bkz. «Erkeğin Cinsel Tepkisi» ve
«Kadının Cinsel Tepkisi».) Başka bir deyişle,
kadının tersine, cinsel etkinliklerini uzatmak isteyen erkekler bunu
yalnızca orgazmlarını geciktirerek sağlayabilirler.
Gençlik yıllarında, sık sık,
birden çok orgazm olabildiklerinden, böyle bir erteleme düşüncesi
akıllarının ucuna bile gelmemiştir. Gruplarında ilk
orgazma ulaşabilen kişiyi bulmak için mastürbasyon
yarışmalarına giren oğlanlar için, bu
alışılmış bir şeydir. Böyle bir
yarışmanın «galibi» büyük hayranlık duyulan ve gıpta
ile bakılan bir kahraman gibi olur. Ancak daha sonra oğlan, bir
kızla birleşmeye giriştiği zaman cinsel tepkisinin
hızı birdenbire bir dezavantaja dönüşür. Sonra, kızla
olduğundan ve onu doyumsuz bıraktığındakinden çok daha
yakın bir zamanda orgazma ulaşır. Böyle olduğu zaman
oğlanın cinsel yetenekleri önemli bir kuşku geliştirebilir
ve nihayet kızla olduğu zamanlarda ereksiyon bile olmayabilir.
Ne var ki, bu sorun hemen hemen her zaman
çözümlenebilir, her iki eşin de işbirliği yapmak istemesi
koşuluyla. Gerçekte eşler konuya biraz sağduyuyla
yaklaşırlarsa, kendilerine peşinen bir yardım yapılabilir.
Her şeyden önce erkeğin cinsel
ilişkiyi sürdürmemesinin nedeni, kadından önce orgazma
ulaşması olgusu değildir. Erkeğin sürekli uygulaması
gereken şey, birleşmeden, cinsel uyarımın öteki biçimlerine
geçmesidir. Başka bir deyişle, bir kez, kadını orgazma ulaştırabilmek
için hâlâ elini ya da ağzını kullandığı için
penisi sertleşmesini yitirmiştir. (Bkz. «Elle İlişki» ve
«Ağız Yoluyla İlişki») Bir kere, erkeğin «erken» orgazmı
yüzünden kadının kendi orgazmından yoksun
kalmayacağını, kaygı ve sinirliliklerin, çoğu zaman
sıkıntının hafifletilmesiyle sınırlı
olduğunu her iki eş de anlar.
İkinci olarak, birinin orgazm
zamanını denetleme yeteneğinin açık olması
gerektiği bir pratik ve deneyim konusudur. Örneğin,
delikanlılıklarında mastürbasyondan hoşlanan erkekler,
çoğu kez hareketlerini keserek ya da yavaşlatarak kendi
orgazmlarını geciktirmeyi denerler. Öte yandan, -kızlar da
orgazma nasıl çabucak ulaşacaklarını öğrenirler.
Üzerlerinde kontrol kurmadan önce insanların öncelikle kendi cinsel
tepkilerine alışmış olmaları gerekir.
Sonuçta, yalnız olan insanlar için kötü bir
orgazm zamanlaması gibi bir şeyin olmadığının
anımsanması gerekir. Sorun, yalnızca başka kişiyle
ilişki gündeme gelince ortaya çıkmakta ve bu yüzden de her zaman
farklı iki bakış açısından belirlenmektedir:
1. «Erkeğin çok çabuk orgazm olması», 2.
«Kadının çok geç orgazm olması». Böylece kendisinden birkaç
dakika önce erkek orgazm olduğundan, kadın, erkeğin doyumsuz
orgazm zamanlamasıyla karşılaşabilir. Oysa, aynı erkek
üstelik daha çabuk tepkilerle başka bir kadını pekâlâ doyuma
ulaştırabilir. (Aynı zamanda «Kadınlarda Cinsel
Yetersizlik» bölümüne bakınız.)
Bu gözlemlerin tümü de aynı sonucu gösteriyor:
Orgazm zamanlaması temelde, çiftlerin karşılıklı
olarak düzeltilmeleriyle ilgili bir konudur ve birçok durumlarda bu amaca
çoğunlukla yardım edebilenler, kadınlar olabilir.
Kadının yardımıyla, eşlerin her ikisi de istedikçe,
pratik olarak her erkeğin orgazmının geciktirebileceğini
kadın bilmelidir.
Son yıllarda, seks terapistleri, kadın ve
erkeğin ilişkilerini uzatabilmeleri için oldukça kolay bazı
deneyimler edinmiş bulunuyorlar. Arasıra, özellikle sinirli ve
uyumsuz bir çift, bu deneyimleri uygulamada bir uzmana gereksinim duyabilir.
Öğrenilmesi gereken en önemli teknik, aşağıdaki biçimde
uygulanması zorunlu olan «sıkış tırma»
tekniğidir. Bacakları ayrık durumda olan erkek sırtüstü
uzanır. Kadın, erkeğin tüm gövdesinin üzerinde, kendi
ayaklarıyla erkeğin bacakları arasında oturur. Bu pozisyon
kadına, erkeğin cinsel organlarını eliyle vajinasına
serbestçe girdirme olanağını verir. Bazı masaj
yağları ya da losyonlar kullanarak, sertleşene değin
penisini nazikçe sıkar. Erkek, gevşemiş ve edilgin bir
durumdayken, kadın da onu orgazma ulaştırma değin
erkeğe mastürbasyon yapmaya devam eder. (Bunu uygun bir biçimde yapmak ve
penisi tutma sıkılığını ve tempoyu öğrenmek
için erkeğe sorması gerekir. Bazı erkekler yavaş,
değişmez, ağır sürtünmelerden daha kolayca
heyecanlanır, bazıları da hızlı ve hafif olanlardan
hoşlanır. Aynı zamanda uyandırmayı ilerletirken, erkek
değişik bir ritm isteyebilir. Eşler arasında açık ve
belirgin bir iletişim bu yüzden gereklidir.) Erkek orgazma
yaklaşırken ve tıpkı «dönüşü olmayan yol»una
yaklaşır gibi sıkıştırma yapması için
kadını uyarır. Kadın da hemen davranıp kendini
yukarı çeker, penisin baş bölümünün altında, yani sünnet
derisinin hizasından başparmağıma işaret ve ortanca
parmağı çevreleyerek, çevresel olarak 4-6 saniye kadar penisi
sıkar. Nispeten kopmaz ve kırılmaz bir yapıda
olduğundan, penisin incinebileceği korkusuna kapılmaya gerek
yoktur.
Bununla birlikte, erkek bu sıkma işinden
oldukça rahatsızlık duyuyorsa, kadın bu tekniğin süresini
8-15 saniyeye çıkararak öncekinden biraz daha hafif bir biçimde yeniden
uygulayabilir. Her iki durumda da etki aynıdır, boşalma olmaz ve
erkek sertleşmeyi yitirmeye başlar. Bir kere penis gevşedikten
sonra, kadın uyarıma yeniden başlar ve orgazm
yakınlaşınca da yine kadın tarafından penis sünnet
derisi hizasından sıkıştırılır ve bu
işlem üç dört kere devam edebilir. Bütün bu denemeler en azından
ikiden daha fazla yinelenmelidir.
Üç dört sevişme,
sıkıştırma tekniğine ayrıldıktan sonra
çiftler ikinci adımı atabilirler. Buna tıkıştırma
denemesi denir. Bu sevişmede kadın ilkönce sıkıştırma
tekniğini yineler. Bununla birlikte ilk sıkıştırmadan
sonra, erkek, sertleşmeyi yitirdiği zaman, kadın ileriye
doğru eğilir ve gevşek penisi vajinasına
tıkıştırır. Böylece, tamamen edilgin bir biçimde
sırtüstü uzanmış olan erkeğin üzerine oturur. Sonra da
penis içinde iken öylece kalır. Birkaç dakika sonra, penisin
sertleşmesi için yavaşça hareket etmeye başlar. Erkek, orgazma
yaklaşırken yine kadına işaret verir. Kadın da penisi
çıkarıp önce olduğu gibi sıkıştırma
tekniğini uygular. Bir kere erkek sertleşmesini yitirir, kadın
da gevşek penisi vajinasına tıkıştırır ve bu
yinelenerek sürer.
Bu tıkıştırma ve
sıkıştırma en azından üç sevişmede birkaç kez
yinelenmelidir. Bu denemeler erkeğin orgazm zamanlamasını
denetebilmek için güven duygusu kazanmasına değin düzenli olarak
sürmelidir. Yalnızca ilk birkaç hafta, sırtüstü uzanan erkeğin
üzerinde oturan kadın pozisyonunun terk edilmemesi salık verilebilir.
Bu denemeler sonucunda orgazm zamanlaması düzene koyulmadıysa ya da
bir iki yerinde uygulamadan sonra tekrar orgazm olduysa, aynı uygulamaya
yani sıkıştırma tekniğine yine
başlanmalıdır. (Eğer erkek kendini ona kaptırırsa
sıkıştırma tekniğinin her zaman
çalışması beklenemez.)
Bazı seks terapistleri, sevişme
pratiklerinde ne erkek ne de kadının tam cinsel doyumu
amaçlamadıklarına inanırlar. Bazıları da herhangi bir
özel çaba olmaksızın, bir sevişme sonunda boşalmanın
olmasına izin verilebileceğini düşünür. Böyleleri için tam rahat
bir havanın olmasının, bu araştırmaların
başarısı için önemi büyüktür. Bu işi yapmak için kesinlikle
baskı olmamalıdır. Zamanı uzatmak isteyen erkekler için
başka bir teknik de San Francisco'da bulunan California Üniversitesi
Tıp Fakültesince geliştirilmektedir. Bu program, temelde
sıkıştırma tekniğini güvenilir bulmaz. Bunun yerine
erkekler (ilkönce yağsız, sonra yağlanarak) 5 dakika mastürbasyon
yaparak orgazmını geciktirmeyi öğrenirler.
Erkek, bu ilk adımları tamamen
başardığında, 15 dakika için orgazmını
geciktirebilene değin (yeniden ilkönce yağsız, sonra
yağlı olarak) kendisine eşinin mastürbasyon yapmasına izin
verir. Böylece eşler, yukarıda tanımlanan, istenmeyen
birleşme biçimlerine geçebilirler. Erkek her durumu 15 dakika uzatabilene
değin adım adım ilerler. Bütün bu çabalar, iyi
çalışıyor görünmesi dışında pek dramatik değildir.
ORGAZM YOKLUĞU
Penisin sertleşmesini başaran hemen hemen
tüm erkekler, aynı zamanda orgazmı da başarırlar. Yani
durgunluk aşamasında ortaya çıkan güçlüklere sahip olan
kadınların tersine, erkeklerin normal olarak cinsel tepkilerini
tamamlayabilecekleri bilinmektedir. (Bkz. «Erkeğin Cinsel Tepkisi» ve
«Kadının Cinsel Tepkisi») Ancak bazı seyrek durumlarda
erkeklerin yalnızca mastürbasyon ya da cinsel ilişkinin başka
özgün biçimleriyle orgazma ulaşabildikleri görülmüştür. Örneğin,
penisi kadının ağzında ya da vajinasında olduğu
sürece bir erkek orgazma ulaşamayabilir. İşte bu durumda gebe
kalmak isteyen ya da tatmin etmekten hoşlanan bir kadın, kendini
düşkırıklığı içinde bulabilir. Eşi bir
ereksiyon için kolayca çaba gösterebilir, ancak erkek, orgazma yalnızca ya
kadının vücudundan kendini çektikten sonra ya da onun
varlığından tümüyle uzaklaştıktan sonra
ulaşabilir. Çok açıktır ki, bu garip duruma erkek, orgazm olmak
istediği halde onu önleyen bazı akılsal ve duygusal
kuşatmalar neden olmaktadır. Örneğin, aşırı zor
ya da kadının gebeliğinden anlamsızca bir korkuya
kapılabilir ya da kadının şirinliğinden zevk alan
erkek, bundan çok hoşlanmayabilir. Başka bir durumda erkek, ilk
travmatik bir denemenin kurbanı olabilir. Böylece, «gece
ıslatırken» ya da mastürbasyon yaparken anababası
tarafından cezalandırılan bir çocuk, daha sonra kendisini
birleşme sırasında orgazma ulaşamayacağı korkusu
içinde bulabilir. Bazı durumlarda ise kadının ağzında
ya da vajinasında bir pisliğin görünmesi biçiminde hoş olmayan
bir cinsel karşılaşma, yaşamın sonraki dönemlerinde bu
yeteneksizliğe yol açabilir.
Öteki cinsel işlevsizlikler gibi, uygun
denemeler ve eşlerin gereksinimleri, istekleri ve korkularının
tam bir iletişimiyle, birbirlerine karşı eşlerin istenmeyen
tutumlarıyla bu sorunların üstesinden gelinebilir. Örneğin,
erkeğin orgazm olmasını mastürbasyonla yavaş yavaş
beceren bir kadın, bununla erkeğin korkuya
kapılmışcasına geliştirdiği
davranışlarını kırmayı başarabilir. Erkek,
kadın orgazm olduğu sırada da boşalmayı
gerçekleştirmeye başladığı gibi, kadının
içinde ya da yakınında boşalma düşüncesini kabul etmeye de
başlayabilir. Burada birleşme dışı cinsel
ilişkinin oldukça zevkli biçimlerinin, eşleri çok daha
rahatlatabileceğin! bir kez daha anlamış bulunuyoruz. Bazı
durumlarda uzman seks terapistleri, bu yolu öğütleyebilir.
Bu olayın tedaviyle giderilebileceğini
bilmelerine karşın, hâlâ tüm çiftlerin buna pek önem vermediklerine
de dikkat çekmeliyiz. Aslında, bir kadının ağzını
ya da vajinasına kolayca boşalmayan bir erkek, bu durumda bile
kadını orgazma ulaştırabilir. İlkönce erkek, cinsel
bakımdan doyuma ulaştırılır. Sonra da mastürbasyon ya
da herhangi bir uygun yöntemle kadını orgazma
ulaştırabilir. Böylece her iki eş de doyum verici bir cinsel
ilişki gerçekleştirmiş olabilir ve gebelik önleyici yöntemlere
başvurup vurmamayı hiç düşünmeksizin ilişkilerinin
verdiği avantajdan pekâlâ hoşlanabilirler. Öte yandan, eğer
eşler bir çocuk yapmaya karar verirse, bu isteklerini yapay döllenmeyle
her zaman yerine getirebilirler. (Bkz. «Kısırlık»)
Belki, erkeklerin etkin olarak boşalmasız
birleşmesini teşvik eden eski belirli dinsel grupların
varlığından söz etmek de gerekebilir. Bu birleşme türünün
çok kere (aynı zamanda karezza ya da coitus reservatus olarak bilinir)
sevişmeyi saatlerce uzatabileceği ve bir çiftin ruhsal
gelişimini hızlandıracağı varsayılmalı.
Böyle bir çift için, erkeğin orgazm yokluğunun hiçbir zaman sorun
olmayacağını söylemek bile gereksizdir.
KADINDA CİNSEL İŞLEVSİZLİK
Erkeğin, kadınların tüm olası
cinsel işlevsizliklerini tanımlamak için kullandığı
tek bir sözcük vardı bir zamanlar: Frijid. Yani soğukluk. (Frijid:
Latince soğukluk anlamına gelen «frigidus» dan türemiştir.)
Bugün belirsiz ve küçültücü olan bu terimin, artık kabul
edilebilirliğinin kalmadığını biliyoruz. Aslında
erkeğin ve kadının cinsel tepkilerinin tamamen birbirine
benzediği gibi, kadınların cinsel yetersizlikleri de benzerdir.
İşte bu yüzden her iki cinse de uygun düşebilecek bir
terminolojiye gereksinim duyuyoruz.
Modern seks araştırmacıları,
kadın olsun erkek olsun, her ikisinin de cinsel tepkilerindeki
işlevsizliklerin üç ana yolla ortaya çıktığını
göstermişlerdir:
1 - Cinsel
organların gerekli ilk tepkiyi gösterememesinden dolayı
birleşmenin başlayamaması, her iki cinste uyarım
eksikliği (kadında vajinizm.)
2 -
Eşlerden her ikisinin, ya da birisinin durumu nedeniyle orgazmın ya
çok erken ya da çok geç olması sonucu, birleşmenin boşa gitmesi
(doyumsuz orgazm zamanlaması.)
3 - Hiç
orgazma ulaşılamaması (orgazm yokluğu).
Aşağıda, kadında etkili olan üç
ana yetersizliğe değinilmektedir.
Uyandırma Eksikliği ve Vajinizm
Erkeklerde, penisin sertleşme eksikliği
fiziksel olarak kadınlarda görülen yağlanma eksikliğine
eşittir. Bununla birlikte, bir kadın için bu yetersizlik yapay
yağların kullanılmasıyla kolayca düzeltilebileceğinden,
bir erkeğin eksikliğinden daha az yıkıcıdır.
Böylece gevşek penisli bir erkeğe benzemeyen, vajinası
yağlanmamış bir kadın, eğer böyle bir yol seçerse
birleşmeye kolayca başlayabilir. Ancak erkekler gibi kadınlar da
aynı zamanda birleşmeyi erkeğin istemesinden kaçınan bir
durumda olabilirler. Bazı kadınlar istemdışı kas
spazmlarını vajina ağzını kapalı tutmasından
dolayı birleşmeyi gerçekleştiremezler. Sonuç olarak,
erkeğin penisinin girdirilmesi son derece güç ve hatta
olanaksızdır. İşte bu durum vajinizm olarak bilinir. Çok seyrek
durumlarda, yaralanmalar ya da dış cinsel organların
hastalığı ile cinsel ilişki sırasında acıya
neden olur. Böyle bir durumda fiziksel nedenlerin tedavi edilmesi
gerektiği açıktır. (Bkz. «Cinsel İlişki
Sırasında Acı»)
Bununla birlikte, vajinizmin nedenleri hemen hemen
tümüyle psikolojiktir. Örneğin, penisini sertleştiremeyen ya da
sertliği koruyamayan bir kocadan dolayı kadın, birleşmedeki
bu boş, anlamsız girişimler karşısında sinirli ve
hassas olabilir. Bu ise vajinanın istemdışı gerilmesine
neden olur.
Öte yandan, normal cinsel tepkileri olan bir erkek
bile, kadının vajinası-nı her zaman giremeyecek kadar
sıkı bulursa sonunda o da işlevsiz bir duruma gelebilir. Böylece
çiftler, bu sorunun belirmesinden sonra küçücük bir farklılığa
uğrayan bir karşılıklı
düşkırıklığı kısırdöngüsüne
girebilirler. Sorun ortaya çıkınca her ikisinin de tedavi olması
gerekir. Vajinizmin başka bir olası nedeni de, kızlara seksin
pis ve kötü olduğunu öğreten katı, pürita-nik eğitim
biçimidir. Böyle olumsuz bir tutum, kadının her durumda normal
işleyen cinsel yönünü pekâlâ engelleyebilir. Öte yandan, kadının
vajinizmi, istenilmeyen bir eşle birleşme ya da tecavüz gibi
bazı olumsuz travmatik deneyler sonucu da ortaya çıkabilir.
Nedeni ne olursa olsun, eğer çiftler
işbirliğine istekliyse, vajinizm her zaman başarıyla tedavi
edilebilir. İlk ve en önemli terapatik adım, basit bir
eğitimdir. Bir seks terapisti, olayı ayrıntılı olarak
açıklar ve sonra kadını muayene masasına yatırarak
sorunu fiziksel olarak gösterir. Terapist, kadının vajinasına
elini sokmaya çalıştıkça, istemdışı spazm vajina
ağzını kapatır. Sonra kadından eşinin
yardımıyla bir ovucu muayene eldiveni giymesi ve kendisini sıkışıyor
hissetmesi istenir. Bir kere her iki eş de birleşmek için gerçekte
açık bir fiziksel engelle karşılaştıklarını
anlarlar. Şimdi uygun pratik adımlar almaya hazırdırlar.
Terapist, eşlere kendi özel yatak odalarında kullanabilecekleri
büyüklükteki derecelendirilmiş birkaç özel vajinal genişletici verir.
Orada kadının yönetiminde, erkek, kadının vajinasına
en küçük genişleticiyi sokmaya başlar. Kadın giderek
gevşedikçe, erkek daha büyük genişletci kullanabilir ve birkaç gün
sonra kadından geceleyin birkaç saatliğine büyük genişleticilerden
birini vajinasında tutması istenir. Sonunda erkek, mekanik aletler
yerine kendi penisini vajinaya girdirmeyi deneyebilir. Genişletici, her
gece kullanılırsa vajinal spazmlar çok kere bir haftadan daha az bir
zaman içinde görünmez olur. Ancak, bazı seyrek durumlarda,
genişleticilerle birleşmeden önce bir aya yakın bir süreye gerek
duyulabilir.
Başarılı fiziksel terapi çok kere
bazı psikolojik danışmanlarca izlenebilir. Bu,
müşterilerinin güvenini kazanmak ve onları herhangi bir gerilim ve
yanlış anlayışlardan kurtarmak için terapistler
açısından en uygun yoldur. Vajinal spazmların yalnızca
birleşmeden önce değil, penisin vajinaya girdiril-mesinden sonra da
olabileceği ve böylece kadının vücudunda onun
kıskıvrak yakalanacağı biçiminde yaygın bir inanışın
olduğunu da belki bu arada belirtmek gerekir. Ancak insanlar arasında
bu olası değildir. (Olay, aynı zamanda «penis captivusu» olarak
da bilinir. Bu yalnızca belirli hayvanlarda görülür.)
Doyumsuz Orgazm Zamanlaması
Orgazma, çoğu erkekten daha yavaş
ulaşan kadınlar vardır. Tek başına seks
yaptıklarında herhangi bir neden yoktur kendilerini yetersiz görmek
için. Ancak cinsel ilişkiye başladıkları zaman kendilerini
dezavantajlı bir durumda bulabilirler. Erkek eşleri daha çabuk
orgazma ulaştığından, onları doyumsuz
bırakırlar.
Geçmişte, bu sorunun yalnızca
başarısız terimiyle belirlenmesine
alışılmıştı. Oysa, bugün konuyu erkek-dişi
düzeltmesinin bir sorunu olarak görmenin daha gerçekçi ve yararlı
olacağını anlıyoruz. Aslında verilen uygun uyarımları,
ortalama erkek kadar, ortalama kadın da çabuk yanıtlayabilir. Birçok
kadın, aynı zamanda cinsel tepkilerini hızlandırmak için
mastürbasyon yapmaya uğraşırlar. (Bkz. «Kadının Cinsel
Tepkileri») Hâlâ böyle bir etkinlikte küçük bir meziyet olduğunu ve
acelesiz aşk yapmanın, orgazm için yarışa girmeye yeğ
tutulduğunu hissedebilir bir kadın. Aynı zamanda birleşme
sırasında birden çok orgazm olmaktan da hoşlanabilir ve bu onun
eşiyle, birlikte daha iyi bir cinsel düzeltme istemesi için yeterli neden
olabilir.
Bereket versin, böyle bir düzeltme, eşler
yeterli ölçüde harekete geçirilirse hemen hemen her zaman
başarılabilir. Modern seks terapistleri, cinsel ilişkilerini
uzatabilmeleri için hem erkeğe hem de kadına yardım edebilecek
bazı basit denemeler geliştirmişlerdir.
Hatta bu alıştırmayla eşlerin
her ikisi de istedikten sonra, kadın, erkeğin orgazmını
geciktirmeyi gerçekleştirebilir. Erkeğin cinsel yeteneklerinin
düzeltilmesinin bir sonucu olarak, kadının kendisi de daha sonra çok
hevesli olabilir. Kısacası, doyumsuz orgazm zamanlamasının
her iki cins için de
bir sorun olmasına gerek yoktur.
(Alıştırmaların ayrıntılı bir
tanımı için «Erkekte Cinsel İşlevsizlik»e
bakınız.)
Sonunda, yaygın bir inanışa göre,
cinsel etkinliğin, erkek olsun kadın olsun, her ikisinin de aynı
anda orgazma ulaşmak olduğunu burada belirtmemiz gerekir. Ancak böyle
bir idealin izlenmesi yarardan çok zarara yol açabilir. Bu, eşlerin her
zaman birbirlerinin tepkilerini denetlemesi ve gözlemesine neden olabilir ve
dolayısıyla onların kendiliğinden tutumlarının
köküne kibrit suyu dökülmüş olur. Birlikte orgazmı, arzulanan bir
rastlantı olarak düşünmek daha doğrudur.
Orgazm Yokluğu
Hemen hemen tüm erkekler kolayca orgazma
ulaşırken, birçok kadın bu basit amacı başarmak için
onu zor bulur. Bunun çok değişik nedenleri olabilir, ancak en önemli
nedeni, hiç kuşkusuz yaşamın ilk başlarında
toplumu-muzca kabul edilen cinsel zevke karşı olumsuz tutumdur.
Batı toplumlarında kızların
cinsel gereksinimlerini geliştirmek, kendi cinselliğinden övünmesi ve
cinsel etkinlik yetkisi verilmesi gibi çok doğal şeylerin bile
özendirilmediğini sık sık gözlemlemekteyiz.
Ancak ilk çocukluk yıllarının
tersine, kızlara güzel, hoş, uygun terbiyeli ve bakımlı
olmaları öğretilir. Onlardan cinsel tepkilerini denetlemesi,
gizlemesi, ya da yadsıması istenir ve vücutlarının ne olup
olmadığını araştıracak cesaretleri kalmaz.
Kızların bazı belirsiz romantik gösterilerle eğlenmesine
izin verilir ama birtakım pratik cinsel deneyimlerin derhal önüne geçilir.
Böyle deneyimler arayan kızların bir hiç ya da bayağı
yaratıklar oldukları söylenir. Aynı zamanda onlara,
kadınları cinsel nesneler olarak kullanan ve kötü yola iten, adi ve
hayvansı içgüdüleri olan erkeklerden uzak durmaları söylenir.
Kadınların da aynı içgüdüye sahip olabileceği ya da
karşılık verebilecekleri asla kabul edilmez.
Bu olumsuz koşulların sonucu olarak,
birçok kadın, gerçekdışı ve çok sınırlı
cinsel değerler geliştirir. Cinsel olmak için bazı özel izinlere
gereksinim duyduklarını ve bu iznin kendilerine çok alışılmamış,
hemen hemen ideal koşullarda verilebileceğini hissederler. Ne
yazık ki bu ideal koşullar gerçek yaşamda hiçbir zaman bulunamaz
ve böylece kadın tam olarak cinsel kapasitesinden hoşlanmakta
yeterince rahat davranamaz.
Bu genel elverişsiz durum
dışında, kuşkusuz kadınlar da kendi kişisel
nedenlerinden ötürü orgazm olmayabilirler. Örneğin, bir kadın
cinsellik yönünden özellikle katı dinsel bakış
açılarının etkisi altında yetişmiş olabilir ve bu
yüzden de seksten hoşlanmaz. Başka bir durumda, gerçekten çok fazla
sevmediği bir eşle birlikte olabilir. Bu durumda kadın
erkeğin etkisinde kalmamak için kendini gemler. Bir başka durumda ise
erkeğin kendisi cinsel bakımdan yetersizdir, bu da kadında kötü
ve olumsuz bir etki yapar. Aynı zamanda yalnız karşıcinsel
ilişkilerden hoşlanmayan, ancak kendi cinsinden olanlarla ilişki
kuran eşcinsel kadınlar da vardır. Sonunda kişinin,
bazı kişilerin seksle pek fazla ilgilenmeyebilecekleri
olasılığına kendini inandırması gerekir.
Yaşamlarında hiç orgazm olmamış
ya da uzun zamandır bunu başaramamış kadınlar
vardır. Oysa bugün terapistlerce bu kadınlara uygun yöntemlerle
yardım edilebilmektedir. Şimdiye dek bu terapilerin en iyi olanı
Masters ve Johnson tarafından tasarlanmıştır. Onların
kısa zamanlı programlarında, dolaylı yoldan denetlenen
alıştırmalar ve yoğun danışma yoluyla,
eşleriyle birlikte orgazm olmayan kadınlar tedavi ediliyorlar.
Başvuran çiftlerin sekse ve birbirlerine yaklaşımı yeniden
sağlamaya çalışılır. Alıştırmalar, özel
olarak çekingen doğal cinsel tepkileri engellememeyi amaçlar.
Açıktır ki, cinsel özel tedavilerinin
yerine gerçek bir şey önermiyoruz. Bu kitapta «Bunu kendiniz
yapınız» gibisinden herhangi bir cinsel terapiyi salık vermeye
de girişemeyiz. Bununla birlikte, genel bilgi olarak, orgazm olmayan
kadınlara terapistlerin salık vermiş olduğu bazı
fiziksel alıştırmaları tanımlayabiliriz.
Bu alıştırmaların ilki öz
olarak gevşek ve isteksiz vücuda basitçe sürtünme ve temas etmeyi
içeriyor. Bu çiftler erojenik bölgelerinin keşfine ve herhangi bir
baskıya uğramaksızın duyusal zevk hissetmelerine izin
veriyor. Bu biçimde birbirlerini zevklendirdikleri zaman, zevklerini
artırmak için birbirlerinin ellerine kibarca yol gösteriyorlar. Bu,
kadının «ıslatma» ve «cenabet» gibi seks korkularını
yenmesine yardım edebilir. Ayrıca eşlere vücut losyonları
ya da masaj yağları kullanmaları önerilmekte.
Bu alıştırmalardan birkaç gün sonra
çiftler, kadının cinsel organlarını uyarma üzerinde
yoğunlaşmaya başlıyorlar. Bunu yapmanın en iyi yolu,
bacaklarını açarak uzanmış bir kadının
bacakları arasında erkeğin oturması-dır.
Bu pozisyonda erkek, kadının
göğüslerini ve vulvasını uyarırken, kadının
yeniden güvenini kazanmasına yardımcı olur. Kadın bu kez de
erkeğin elini tutarak vücudunun kendisine en çok zevk veren bölgesinde
gezinmesine yol gösterebilir. Aynı zamanda erkeğin duyarlı
klitoris başına doğrudan sürtünmekten kaçınmasını
ve bunun yerine genelde klitoris bölgesi ve küçük dudakları
okşamasını söyleyebilir. Kadın, cinsel olarak
heyecanlandığında vajinası doğal olarak yağlanmaya
başlar ve bu yağlanma, tahriş
olasılığını azaltmak için klitoral bölgeye
yayılabilir. Bununla birlikte, her iki eş de orgazma
ulaşmamaları için uyarılır. Bunun yerine cinsel
duygularından zevk duymaları ve o anın zevkine kendilerini
tamamen kaptırmaları teşvik edilir.
Eşler bu basit
alıştırmaları yapmayı öğrenip bunlardan
hoşlanmaya başladıklarında, gelecek adım için
hazır olduklarını da göstermiş olurlar. Bu adımda
erkek, edilgin bir biçimde sırtüstü uzanırken, kadın üstte
birleşme pozisyonu alır. Sonra kadın bacaklarını açar
ve kendisini penisin üzerine doğru alçaltın Artık penis vajinaya
girmiştir. Kadın duygulanmak için bir süre hareketsiz kalır.
Ancak birkaç dakika sonra basit nazlardan başka herhangi bir özel amaç
olmaksızın, yavaş yavaş hareket etmeye başlar. Nihayet
erkek kendi kalça hareketleriyle kadının hareketlerini
yanıtlayabilir. Eşlerin bu sırada orgazma ulaşmayı
değil de ayrıntılardan hoşlanmaları istenir. Orgazm
olmuşsa da buna hoş bir sürpriz gözüyle bakılmalıdır.
Birbirlerinin kollarında yeniden gevşemek
ve çok istenildiği zaman bu birleşme türünü kesmek, bir çift için çok
kere yararlı olabilir. Bazı basit hazlar, yeni bir uyanma ve penisin
yeniden girdirilmesine götürebilir eşleri. Erkek olsun kadın olsun,
her ikisi de cinsel sabırsızlıklarını denetlemeyi öğrendikleri
ve birbirlerinin cinsel tepkilerini rahatlattıkları zaman, yan yana
bir pozisyonda birleşmeyi deneyebilirler. Kadının üstte
olduğu pozisyonda deneyim kolaydır; erkek, bir dizini kaldırarak
sırtüstü uzanır. Kadın, erkeğin üzerinde, bir
bacağı onun bacakları arasında gerilir ve yana doğru
inerek yan yana duruş pozisyonunu tamamlar.
Bu alıştırmaların hepsi uygun
bir biçimde yapılırsa, er geç kadının yasaklardan
kurtulması sağlanır ve böylece onun orgazma
ulaşmasının yolu açılır. Ancak ek terapi gerektiren
bazı durumlar da olabilmektedir. Örneğin, bazen birleşme
sırasında kadının cinsel tepkileri geniş ve
gevşek bir vajinadan dolayı bozulur. Başka bir deyişle,
vajinayı çevreleyen vücutiçi kaslar görevini yapamaz ve vajinal duvarlarla
penis arasında yeteri kadar sürtünme olmazsa, penis zayıf bir durumda
kalır. Bu durumda eşlerin her ikisi de penisin girip girmediğini
hissetmeyebilirler.
Böyle durumlarda, güçlendirilmesi gereken ana kas
işlevsizliği, «pu-boccocoygues» diye bilinir. Bu kas, tam kalça
bölgesinin ana halka kası (büzgen) olarak tanımlanabilir ve
kasıkkemiğinden kuyruk sokumu kemiğine, ya da sırtta,
belkemiğinin sonuna değin uzanır. Birkaç on yıl önce Arnold
H. Kegel adında bir jinekolog, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda,
herhangi bir kadının uygulayabileceği bu özel kaslar için bazı
uygulamalar geliştirdi. Doğal olarak kadın, ilkönce bu
kasların kendi yaşamında nasıl belirleyici
olabileceğini öğrenmelidir. Bunu sağlamak için,
bacaklarını elverdiğince açarak tuvalete oturması
salık verilir. İşemeye başlayıp da ardından
durdurabilirse, sidik boşalmasını durdurabilen kasların,
pubococoygues kaslarının farkına varır. Artık kaslar
belirlenmiştir. Kadın fırsat bulduğu her yerde bu
kasılma pratiğini yinelemelidir. Kaslar sertleşene değin,
günde üç-beş dizi olmak üzere... Her dizi bu kasları 10" kez
esnetir. Sonuç olarak, vajina ve penis arasındaki temas daha
yakınlaşacağından, birleşmeleri de haz verici bir
durum kazanır. Vajina duvarları çok az sinir uçları
içerdiğinden, kadın herhangi bir duygu algılamaz, ancak vajinal
hazneyi çevreleyen kaslar sinir uçları içerir ve bu kaslar
sertleşirse uyarımları algılayabilir ve böylece
benliğine hoş bir duygu yayılır. Herhangi bir durumda,
vajinal kasların kontrol yeteneği, cinsel ilişkilerini
çoğaltmak isteyen herhangi bir kadının, bu durumun sürmesini
hoş karşılamış olmasıyla
sınırlanır.
Bir kadının cinsel tepkilerini
çoğaltmak için, kullanılan başka bir yöntem de elektrikli
vibratör uygulamasıdır. Çeşitli vibratör türleri içinde, pilli
ve penis biçimli olanı en çok tutulandır belki de. Oysa bu vibratör
en az etkin olandır. Daha yararlısı plastik bir koruyucu içinde,
küçük bir elektrik motoru içerir.
SORUMLU CİNSEL
DAVRANIŞLAR
Bazı kültürlerin hemen hemen tüm cinsel
davranış biçimlerini ilahi esin kaynağı (ve bu yüzden
doğal) olarak kabul ettiğini tarihten biliyoruz. Bu kültürler, modern
anlamda hoşgörülü ya da liberal değillerdi, temelde ancak çok
farklı erotik doyumlara yer ayırabiliyorlardı. Bireyler çok kere
kendi cinsel ilgilerini izlemek üzere yalnız bırakıldı ve
ancak başkalarının haklarını şiddetle engellemeye
kalktıkları zaman cezalandırıldılar.
Oysa Yahudi-Hıristiyan kültürü tamamen
bambaşka bir gelenek üzerine kurulmuştur, ilk ve orta
Hıristiyanlar gibi eski İsrailliler de (İbraniler) seksin
doğal amacının yalnızca döllenme olduğuna inanırlardı
ve bu nedenle döllenme dışında bir cinsel etkinliğe
karşı son derece acımasız davranırlardı.
Örneğin, Kutsal Kitap'ta - Hıristiyan Avrupasında da binlerce
yıl bir âdet olarak süren - İsrail'de erkek eşcinselliğinin
ve hayvanlarla cinsel ilişkinin ölümle
cezalandırıldığı belirtiliyor. Bugün bile ABD'nin
birçok eyaletinde, bu davranışlar suç olarak görülegelmekte.
Geleneksel Hıristiyan öğretisi, 13.
yüzyılda Thomas Aquinas tarafından, Tanrının, yalnızca
aşağıda gösterilen biçimlerde cinsel ilişkiye izin
verdiği biçiminde özetlemiş bulunuyor:
•
Doğru amaçlar için (yani döllenme)
•
Doğru insanlarla (yani evli eşlerle)
•
Doğru yolla (yani birleşme anlamında).
Bu üçlü ölçütle bağdaşmayan herhangi bir
cinsel etkinlik, doğal sayıl-madığı gibi aynı
zamanda günahkâr olarak kabul ediliyordu.
Modern çağlarda kilise, yerini devlete
kaptırdığında, tanrıbilimcilerin yerini de cinsel
davranışlar üzerine yeni araştırmalarıyla
psikiyatristler aldı. Ne var ki, eski öğreti bir türlü yerini
bırakmak istemiyordu. Aslında, ilk başlarda yapılan
şey, dinsel olandan tıp diline çeviriydi yalnızca. Eskinin
doğal olmayanı, şimdi «sağlıksız», «günah» ve
«hastalık» olarak tanımlandı. 19. yüzyılda psikiyatristler
cinsel psikopatoloji (yani cinsel akıl hastalığını)
tanıdılar ve cinsel sapkınlık, sapınç ve
sapıklık üzerine düşüncelerini açıklamaya
başladılar.
Sapıklık, sapkınlık ve
sapıncın, karşıgelinmez bazı tecavüz
normlarını gösterdiği açıktır. Aslında bu
terimler psikiyatriye yüzyıllar önce girmişti. Sözcüklerin her üçü de
imansızları, doğru yoldan çıkanları, toplumdaki
çürümeyi açıklamak için Hıristiyan ahlakçılarınca öteden
beri kullanılmaktaydı. Bu yüzden sapkınlık, sapınç ve
sapıklığın daha ortaçağlarda bile mahkûm edilen cinsel
yanlışları yaratması pek şaşırtıcı
gelmiyor. Onlar için «doğru» kişiyle «doğru» birleşme türü
hâlâ cinsel norm olmasına karşın,
modern psikiyatristler artık döllenme üzerinde
durmuyorlardı. İnsanın cinsel ifadesinin her bir biçimi
patolojik ve sapıklık olarak değerlendiriliyordu. Oysa bir fark
varsa özde değil, biçimdeydi. Şimdi çeşitli psikopatolojik ve
sapık durumlar yöntemli olarak listeleniyor, biraz gizemli yeni adlar
altında sınıflandırılıyor ve bu da bütün
girişimlere bir bilimsel nesnellik havası getiriyordu.
Aşağıda
kısaltılmış olarak sunulan katalog bunları biraz olsun
tanıma fırsatı verebilir:
Tıpkı önceden olduğu gibi, insanlar
«uygun» birleşme normundan temelde iki yolla cayabilirdi:
1 -
«Yanlış» cinsel nesne seçerek
2 -
«Yanlış» cinsel etkinlik seçerek.
Örneğin, bir erkek, kendi yaşıyla
ilgisi olan bir kadın seçmek yerine;
• Kendisini
seçerse (oto erotisizm)
•
Başka erkek seçerse (eşcinsellik)
• İki
ya da daha fazla kadın seçerse (trolizm)
• Çok
yakın bir akraba seçerse (ensest)
• Bir çocuk
seçerse (pedofiliya)
•
Yaşlı bir kadın seçerse (gerontofiliya)
• Bir
hayvan seçerse (zoofiliya ya da vahşilik - bestiality)
• Bir ölü
vücut seçerse (nekrofiliya)
• Bir
heykel seçerse (pigmalionizm)
•
Cansız bir nesne seçerse, (fetişizm)
O erkek, cinsel sapıktır. Bu olgunun
değişik biçimlerde görülmesinin, bu sapıklıkları daha
da kötüleştireceğini söylemeye gerek yok. Yani genç bir erkeğin
bir oğlan çocuğu (eşcinsel - pedafiliya) ya da bir
yaşlı ölüyü seçmesi (gerontofilik - nekrofiliya) gibi.
Bununla birlikte, bir erkek 'doğru' cinsel
nesne seçse bile basit birleşme biçimi yerine, cinsel doyumunu;
• Cinsel
etkinliği ve çıplaklığı başkalarında
gözlemekten (voyeurizm)
• Kendi
cinsel organlarını göstermekten (teşhircilik)
•
Eşininkine karşı kendi vücudunu ovmaktan (frottage)
•
Ağız yoluyla ilişki kurmaktan (oralizm)
• Makat
yoluyla ilişki kurmaktan (analizm)
•
Eşini yaralamak ya da utandırmaktan (sadizm)
• Eşi
tarafından yaralanmak ya da utandırılmaktan (mozoşizm)
•
Karşı cinsin giysilerini giymekten (transvestizm)
•
Bazı şeyler çalmaktan (kleptomanizm)
•
Ateşe vermekten (pyrolagnia)
•
Eşinin ya da kendi sidiğiyle oynamaktan (urolognia)
• Kendi ya
da eşinin dışkısıyla oynamaktan (coprophilia)
sağlarsa. Tabi bu nedenle onun saldırgan
olduğu ileri sürülebilirdi. Eşiyle anal ilişki kurarken ona
acı vermekten hoşlananlar (sadistlik-analizm) ya da kendisine
acı verilmesinin yanı sıra eşinin sidiğiyle oynamaktan
hoşlananlar gibi (mazoşist - urolognia) değişik kombinezonlara
göre bu sapıklıklar daha da ağırlaşıyordu.
Aynı nedenle bazı kimseler
«yanlış cinsel nesne yanlış etkinliği» seçtikleri
zaman da cinsel sapıklık noktasına ulaşıyordu.
Örneğin, buna aynı zamanda birkaç kadınla ağız yoluyla
ilişki kuran bir adamın durumu, ya da açıktan açığa
kız çocuğunun kirlettiği bezle mastürbasyon
yaptığı zamanki duruma benzer (exhibitionistic coprophillc
incestuous pedohilic fetishism). Sonuçta, bu sapıklıklar ve
olası kombinezonların tümü, hatta daha önemlileri erkekte
«satyriasis», kadında «nymphomania» ya da her ikisinde de «ero-tomania»
diye bilinen aşırı bir cinsel itinin neden olduğu durumlar
olarak açıklanabilir.
Belirttiğimiz gibi yukarıdaki liste ya da
sapıklıklar sistemi asla tamamlanmış değildir.
Farklı psikiyatristler çok kere farklı listeler ortaya koymuşlar
ve bunları çok daha fazla genişletmişlerdir. Dahası,
onların terminolojileri her zaman birbirine uygun ve sabit
olmamıştır. Böylece «eşcinsellik», bazen aynı zamanda
«contraseksüelizm», psikoseksüel hermafroditizm, uranizm, ya da inversion (ters
dönmüş) olarak adlandırılmıştı. Bazen de erkek ve
dişi eşcinselliği arasında, önceleri «pederasty» ve
sonraları «sa-fizm» ya da «tribadizm» olarak adlandırılan bir
ayrım yapılıyordu. Öte yandan, bazı psikiyatristler de bu
denli çok ayrımı uygun görmediler. Sonuç olarak onlar «pygmalionizm»,
ya da «transvestizm» gibi belirli özel sapıklıkları
tanımadılar, ama onları basitçe fetişizm gibi daha uygun
bir terim altında sınıflandırdılar. Aslında
onların da belirttiği gibi, heykeller ve giysiler, cansız
nesneler olup bu yüzden fetiş sayılırlar.
Ayrıca tüm sapıklıkların
aynı ölçüde kötü kabul edilmediği de belirtilmelidir. Örneğin,
fetişizme sırasıyla ensestten daha kolay kabul edilebilir olan
eşcinsellikten, daha hoşgörülü davranılırdı. Bununla
birlikte çok korkunç cinsel psikopatolojik olanı, yani en kötü
sapıklığı belirlemeye gelince, ona dayanak olacak hiçbir
ortak düşünce yoktur.
Arasıra,
otoerotisizm (autoeroticiszm) en
büyük kötülük olarak görülüyor,
başka zaman da «troilizm» en büyük tiksinç
olarak gösteriliyordu. Bir gün «teşhircilik» en
tehlikeli dert görülüyor;
ertesi gün analizm nihai cinsel azgınlık olarak
değerlendiriliyordu. Ve kuşkusuz kleptomani, pyrolognia
(kundakçılık) ve sadizm gibi öteki insanlara doğrudan zarar
veren sapıklıklar da vardı.
Bununla birlikte, kişinin patolojik düzeyi ya
da onu başkalarına zarar verme potansiyeli temelde bir uzmanın
yardımını gerektiren bir cinsi sapıklıktı.
Doğal olarak bu bakışı, sapıklık kavramından
çok hastalık-olarak ele alınması izledi. Eğer sapıklar
hasta idiyseler, hareketlerinden gerçekten sorumlu tutulamazlardı. Anormal
cinsel davranışa uygun toplumsal tepki, bu nedenle onu mahkûm etmek
ya da suçlu olarak cezalandırmak değil, tıbbi tedavi
uygulamaktı.
Öte yandan, konu açığa kavuştukça,
ancak oldukça ılımlı boyutta olursa
sapıklığın bazı biçimlerine hemen hemen herkes
katlanıyordu. Milyonlarca erkek ve kadın, aşırı cinsel
düşkünlüklerini mastürbe ettiler ya da fantezi-leştirdiler.
Sayısız insan eşcinsel tepkiler, ya da ensest arzulara ve
sevdikleri kişilerden aldıkları aşk mektupları, saç,
mendil, ya da giysi parçasına sahipti. Aynı zamanda birçoğu da
çıplak vücuda bakmak ya da kendi vücudunu göstermekten
hoşlandılar, karşılaşmalarında saldırgan ya
da uysal oldular, banyolardan büyük zevk duydular ve «kötü» sözcüklere hayran
kaldılar.
Bu gözlemler sonunda cinsel
sapıklıkların sanıldığı gibi garip özel
hastalıklar olmadığı, ancak konunun derecesine göre normal
eğilimlerin oldukça abartılmış biçimi olduğu anlaşıldı.
Bu yüzden gittikçe artan psikiyatrist, yalnızca özel ya da hemen hemen çok
özel yanlış cinsel sayıda seçmeleri sapıklık olarak
adlandırmanın uygun olduğuna inanmaya başladı.
Arasıra yanlış nesneler ya da etkinlikler seçen ve
«sağlıklı» birleşmeyi başka türlü yapabilmekten
hoşlanan bazıları, gerçek bir sapık değildi. Nitekim
bazı psikiyatristler, hiç sapıklık saymadıkları
«transvestizm», «analizm», «oralizm», «gerontofiliya», «froilizm»,
«eşcinsellik» ve «otoerotisizm» (autoeroticiszm) gibi
davranışlar ve bunların özel biçimlerini de içeren listenin
gözden geçirilip düzeltilmesini istediler. Onlar belki dar kişisel huylar
olarak tanımlanabilirdi, ancak bu durumlarıyla açıkça
tıbbın dışıdaydılar.
Herhalde cinsel sapkınlıklar,
sapınçlar ve sapıklıklar olarak adlandırmanın oldukça
karışık bir sınıflandırma olduğu, zaman
içinde anlaşıldı. Tehlikeli etkinlikler gibi zararlı,
bilerek yapılanlar gibi körcesine zorlayıcı, çok yaygın
davranışlar gibi geniş ve ender olan da vardı.
İnsanlar onları biraraya getirmenin gerçekten doğru olup
olmayacağını merak etmeye başladılar. Dahası,
tümünün farklı psikopatoloji ve hastalıklar temsil ettiği
kanısından kuşkulanma giderek artmış görünüyordu.
Kısacası, çoğu eleştirici gözlemciler yakında kuramsal
olarak yeniden bir değerlendirme yapmanın gerekli olduğu
kanısına vardı.
Bu yeniden değerlendirme, ruhçözümleme
kuramıyla Sigmund Freud tarafından gerçekleştirildi. Freud,
cinsel sapıklıkları bir «düşkünlüğün» (fixa-ted) ya da
kısıtlanmış «psikoseksüel gelişme»nin görülmesi olarak
tanımladı. Yani onun gözünde çocuk, güçlü bir içgüdüyle doğuyor,
ancak bunu henüz normal olarak ifade edemiyordu. Bunun yerine, çok yönlü
sapıklıklar gösteriyordu. Çocukların nihai uygun cinsel
davranışı, tecridi, büyük ölçüde bilinçsiz bir psikolojik süreç
sonunda beliriyordu. Oysa bu süreci bir karışım bir
«düşkünlüğe» götürebilir ve böylece sonraki yetişkin
davranışı olgunlaşmadan kalırdı. Yani bir
«sapık» olarak. (Aynı zamanda «Cinsel Davranışın
Gelişimi»ne bakınız.)
Aslında tartışmalı
olmasına karşın psikoanalitik görüş birkaç on yıl
içinde Avrupa ve ABD'de her alanda geniş bir etki sağladı.
Bununla birlikte, birçok seks araştırmacısı da aynı
zamanda kuşkularını duyurmaya devam etti. Sapıklık
olabilen «doğru» bir cinsel tepinin tüm tasarımları, onlara bilimdışı
ve varsayımsal görünüyor. Böylece 1940 ve 1950'lerde Alfred Kinsey ve
yardımcıları insanın cinsel davranışı
üzerine görkemli bulgularını sundukları zaman, ille de
sapıklık kavramını kullanmaya gerek
olmadığını gördüler. Bu arada Kinsey'in ölçülü
yaklaşımı birçoklarınca izlendi ve çoğu Amerikan
bili-madamı arasında bugün «cinsel sapıklık»,
«sapınçlık», ve «sapkınlık» terimleri gözden düştü.
Cinsel sapıklık üzerine bazı tartışmalar var, ancak bu
terimin dile getirmek istedikleri tümüyle farklı. (Ayrıntılı
bilgi için «Uyumculuk ve Sapkınlık»a bakınız.
Kuşkusuz, daha nesnel ve daha az dogmatik
tutumu kabul ederek modern seks araştırmacıları tüm cinsel
normlar ya da standartların bir kenara atılması gerektiğini
belirtmek istemiyorlar. Aslında böyle bir durum söz konusu olunca cinsel davranışın
bazı biçimlerinin kaygıya neden olduğu
konusunda bir yargı var. Bu yargı,
özellikle zorlayıcı, yıkıcı ya da bireye acı
verici olan davranışları içeriyor.
Uygulanırken sıkıntıya neden
olan herhangi bir cinsel etkinliğin değiştirilmesinin yerinde
olacağı açıktır. Öznel etkilerden tümüyle ayrı olarak
yıkıcı davranış, öteki insanlara zarar verebilir ve bu
yüzden durdurulmalıdır. Öte yandan hiç kimseye zararı olmasa
bile, cinsel zorlamalar mutsuzluk ve sinirliliğe yol açar.
Bu durumların çoğunda olumsuz
davranış, bazı psikoterapi biçimleriy-le değiştirilebilir
ya da en aza indirilebilir. Ancak böyle bir terapiyi başarmak için bireyin
kendi rızasının alınması, daha iyisi, temelde uyumsuz
kişinin açığa vurduğu istemleri üzerine çalışılmasıdır.
Bu alanda istemdışı tedavilerin de yapılabilmesi için küçük
bir umut ışığı vardır. Ancak insan
davranışının herhangi bir istemdışı
değişikliği çok ciddi ahlaksal sorunlar yaratır. Gerçekten
anlaşılmamış ve son derece uç durumlar
dışında, bu, ahlaksal bakımdan doğrulanmış
görünmüyor.
Başka bir sorun da, cezai dava ve masum
mağdura zarar veren yıkıcı davranışın
cezalandırmasıdır. Cinsel saldırganlıktan biçimlerinin
tümüne karşı resmi koruma, devletin önemli görevlerinden biridir.
(Saldırganlar suçlu bulunsun ya da bulunmasın, bir psikiyatrist
tarafından tedavi edilebilir ve edilmesi gerekir. Aslında bu
karmaşık sorunun tartışması bu kitabın amacı
dışındadır.)
Aynı nedenle mağdurun şikayeti
üzerine açıkça belirlenebilmeksizin, uygun olmayan cinsel
davranışın suçlandırmaması gerekir. Ayrıca
başka zararsız özel cinsel ilgileri olan kimseler, mantıklı
olarak yalnız polise teslim olmamayı isteyebilirler. Onların
baskıya uğraması haksızlık ve
ihtiyatsızlıktır. (Geniş bilgi için «Cinsel Baskılar»a
bakınız.)
SORUNLU CİNSEL DAVRANIŞLARA ÖRNEKLER
İnsanın cinsel etkinliği her zaman
neşe ve mutluluk getirmez. Hatta birçok insanda cinsel tepiler büsbütün
zorlamalara dönüşür ve bazı durumlarda bu etkinlikler gaddarlık
ve şiddete varır.
Herhangi bir zorlayıcı davranış
gibi, zorlayıcı cinsel davranış da acı ver-cidir ve
ayrıca bireyi doyumlayıcı değildir. Yıkıcı
ya da toplumsal bakımdan zararlı davranışlar,
açıktır ki suç sayılarak ceza kapsamına girer.
Bu nedenle, her iki tür davranışın
da istenir olmadığına kuşku yoktur.
Cinsel zorlamalar, birçok biçimlerde
olabildiği gibi, cinsel saldırganlık da bu bağlamda ele
alınabilir. Bunların tümünün «cinsel psikopatolojiler» ya da
«sapıklıklar» biçiminde listelenmesi ve
ayrımlaştırılmasının gerekip gerekmediği
tartışılabilir. Herhalde, yakın zamanda böyle psikolojik
etiketlenmeler sakınılacak kadar artmıştır. Her
şeye karşın, geleneksel etiketlerin bazıları bugün
hâlâ yaygın olarak kullanılmaktadır, üstelik bunlar
tartışmayı basitleştirebildiğinden, bazılarını
burada önermek yerinde olur. Bununla birlikte, onların çok düzgün olmayan
bir bölünme oluşturdukları da akılda tutulmalıdır.
Böylece farklı derecelerde ve farklı nedenlerde olan sorunlu cinsel
davranışlar, aşağıda verilmiştir.
Teşhircilik
Teşhircilik, başkalarının
isteği ve hoşgörüsü dışında, çok kere
yabancıların, cinsel ve duygusal doyumlar kazanmak amacıyla
cinsel organlarını göstermesi olayıdır. Bu
davranış, genelde oldukça zorlayıcı bir görünümdedir.
Teşhircilerin çoğunu erkekler oluşturur.
Teşhircilerin çok kere cinsel bakımdan
ürkek ve doyumsuz kişiler olduğu anlaşılıyor. Bu
eylemleriyle onlar, psikolojik gerilimlerini biraz olsun gideren süpriz
şok ya da kızgınlığı harekete geçirmeye
çabalıyorlar. Aynı nedenle, sakin bir tepki ya da
yaptığı şeyin alay konusu olması onları
utandırıyor ve amacına engel oluyor. Kural olarak, teşhir
için seçtiklerine bir saldırı yöneltmiyor, hatta onlara
yaklaşmıyorlar bile, ancak teşhirden hemen sonra
kaçıyorlar. Bazısı teşhir sırasında cinsel yönden
oldukça uyanıyor ve sonra mastürbasyon yapıyor.
Teşhirciliğin nedeni açık
değildir. Ancak, özellikle bazı yaşlılar ve zihin
geriliği gösteren kişilerin teşhircilik yaptığı
dikkat çekiyor. Bu davranış, aynı zamanda belirli bir beyin
hastalığı sonucunda da olabiliyor. Konuyu biraz daha
derinleştirdiğimizde, bazı hayvanların da bir uyarı ya
da saldırganlık jesti olarak cinsel organlarını teşhir
ettiğini görüyoruz. Bununla birlikte, sağlıklı insanlar
arasında görülen teşhirciliğin çoğu kez bazı
psikolojik çatışmalar ya da kusurlu eğitime bağlı
olduğu görünüyor. Onların rızasıyla eşlerine
kendilerini göstermekten hoşlanan insanlar burada (kullanılan
anlamda) teşhire! değillerdir.
Teşhircilik, bir kere
inanıldığı kadar tehlikeli olmayabilir, üstelik kabul
edilebilir bir sıkıntı olarak kalırsa sorun da olmaz.
Röntgencilik
Röntgencilik (voyeurism) terimi (Fransızca
voir: - görmek), cinsel etkinlik ya da çıplak vücudun gönül
rızası olmaksızın, zorlayıcı biçimde gözlenmesi
anlamına gelir. Mağdurlar ya da mağdureler, gözetlendiklerinden
çok kere habersizdirler ve birdenbire gözlendiklerinin farkına
vardıkları zaman büyük bir yıkıma, çöküntüye
uğrayabilirler. Öte yandan röntgenciler, ya da «dikizciler» (Peeping Tom)
çok kere, düzenli bir cinsel ilişki kurmakta çok yetersiz olan, cinsel
bakımdan amacına ulaşamamış, engellenmiş bireyler
olmaktadır. Dikizcilik, bu işi yapan kişilere asıl yapmak
istediklerini, başka bir karşılıkla yerine getirme
olanağı veriyor. Oysa, bazı psikoterapi yöntemleriyle, rizikolu
ve kalıplaşmış huylarından vazgeçmesine yardım
edilebilmekte.
Röntgencilik (voyeurizm), cinsel suçların en
kötüsü olmayabilir, ancak hoşgörülemez bir özel saldırıya
dönüştüğünde uygun bir biçimde yasaklanır.
Kişilerin, eşlerin tam
rızasıyla cinsel etkinliklere ya da insan vücuduna bakmaktan
hoşlanması durumunun burada anlaşılandan tümüyle ayrı
bir konu olduğunu söylemek bile gereksizdir. Böyle durumlarda ilgili
kişi, aynı zamanda dikizciliğe ilişkin eğilimler ya da
ilgilerden söz edebilir, ancak koşullar terime sonra oldukça farklı
bir anlam verir. Bu davranışın sorunlu olmadığı
açıktır.
Transvestizm
Geçmişte transvestizm terimi, karşı
cins gibi giyinmenin tüm durumları için, çok geniş bir anlamda
kullanılırdı. Başka bir deyişle, karşıt
cinsin giysilerini giymeyi alışkanlık haline getiren her erkek
ve kadın, transvestit olarak adlandırılırdı. Bazen de
bu sözcük, aynı zamanda cinsel ilişki sırasında bazı
biçimlerde kılık değiştirmeyi yeğleyen ya da cinsel
heyecanını bir bebek, bir oyuncak ya da bir hayvan olma gibi rollere
bağlı varsayan herhangi bir kimse için kullanılırdı.
Oysa son yıllarda transvestit sözcüğü,
aynı zamanda fetişist, karşı cins giysisi olarak
adlandırılan bir durumda, yalnızca karşı cins
giysisinde cinsel uyarım bulan kişiler için, daha
sınırlı bir anlamda kullanılmaktadır. Bu transvestizm,
erkeklerde, kadınlar arasında olduğundan çok daha
yaygındır. Yaygın inanışın tersine, çoğu
transvestit, yönelimlerinde karşıcinseldir. Gerçekte bunların
çoğu evli olup, koca ya da karılarının rızasıyla
bu ilgilerinin büyük bir bölümünü evlerinde ortaya dökerler. Karşıt
cinsin giysilerini giymekten hoşlanan eşcinsel erkek ya da kadın
da vardır. Bununla birlikte, onların çoğu giyinmeyi cinsel
heyecanına bağlamaz. Bu durumda olanları yukarıda
belirtilen anlamda transvestit olarak adlandırmak uygun olmaz. Aynı
anlayışla kadın taklidi yapan belirli erkek palyaço vb. de transvestit
olarak değerlendirilmezler. Onların ne kadın giysilerine
karşı fetişist bir bağı ne de eşcinsel yönelime
bir ilgisi vardır. Bunun yerine onlar, bir kadın rolü oynamayı,
bir ödül olarak nitelendiriyor görülebilirler. (Bkz. «Cinsel
Davranışın Gelişimi» başlıklı konunun
girişi.)
Sonuç olarak, kendilerini biyolojik cinsiyetlerine
tümüyle uygun olmayan bir cinsel rolle özdeşleştiren erkek ve
kadınlar da vardır. Böyle bir durumda zaten kendi doğal
giysileriyle olduklarından, onlar için aykırı giyinen terimini
kullanmak bizi yanlış yere götürmüş olacaktır. Bu,
onların anatomik yapılarıyla yalanlansa bile, söz konusu
kişiler transvestit değil, trans-seksüeldirler.
(Ayrıntılı bilgi için bkz. «Transseksüelizm»)
Dar anlamda transvestizme gelince; en büyük sorun,
çok kere toplumsal kabul eksikliğine dayanır.
Bir kere, bir transvestitin arkadaşları,
ailesi, karı ya da kocası, onun davranışını kabul
etmiştir (belki de bir terapistin önerisi üzerine). Gerçekte transvestizm
ayrıntılı olarak bir yaşam modeli içinde daha iyi
toparlanabilir.
Pedofiliya (Sübyancılık)
Pedofiliya (Grekçe pais: oğlan ya da
çocuk ve philein: sevmek, âşık olmak), tam anlamıyla
(çocuğa yönelik cinsel sapıklık) öteki yetişkinlerle cinsel
ilişki kuran ve böyle bir ilişkiyi çocuklarda aramanın
sonucundaki iti-den kaynaklanan yetişkinlerin psikolojik
yetersizliğidir. Çocuklarla cinsel ilişki kuran tüm
yetişkinlerin bu anlamda pedofili olarak adlandırılmayacaklar!
açıktır. Biraz derinlere inersek, çocuklarla yetişkinler
arasındaki cinsel etkinliğin pek seyrek olarak birleşmeyle
sonuçlandığını, ama bunun yanı sıra çoğu kez
yalnızca mastürbasyon, vücudu friksiyon (ovma) ya da basitçe
okşamaların görüldüğünü anımsamamız gerekir. Böylece
insanın böyle bir ilişki sonucunda çocuk üzerinde zararlı etkiler
bekleyebildiği durumlarda bile, pedofililer duruma bağlı olarak
yoğunluk ve karekterde büyük farklılıklar gösterebilirler.
Bazı durumlarda pedofililer
saygısızlaşır hatta azgınlaşırken, çoğu
kez de tamamen nazik, bir özsaygı yitiminden ya da yalnızlıktan
ezilen, son derece yüksek ahlakçı insanlar olarak karşımıza
çıkabilirler.
Birçok durumda onlar, ailenin dostları,
komşular, amcalar ya da dedeler olarak çocukların yakından
tanıdığı kimselerdir. Bu yüzden de çocuklar kendilerini
herhangi bir şeyden rahatsız hissetmeyebilir, hatta yapılan
işe isteyerek etkin biçimde katılabilirler de. Genelde, bu nedenle,
her durumu ayrı ayrı yargılamak, hemen yafta vurmamak ya da
genellemeye girişmekten uzak durmak akla uygun görünüyor. Çocuğun
sübyancılarca rahatsız edilmesine karşı
ana-babasının ya da resmi görevlilerin aşırı tepkisi
bazen, elüstünde tutulması gereken çocuğa zararlı olabilir.
Özcesi, yetişkinlerle çocuklar arasındaki cinsel ilişki, karmaşık
bir sorundur.
Kuşkusuz, çocuklar cinsel istismardan
özellikle incinirler. Çocukları saygısızca cinsel ilişkiye
zorlayan kişiler bu nedenle kısıtlanmalı, gerekirse zor
bile kullanılmalıdır. Çocuklara cinsel saldırı ciddi
bir şiddet suçu olarak cezalandırılmalıdır. Bazı
durumlarda, psikoterapiyle saldırganın eski durumuna gelmesine
yardım edilebilir.
Sadizm ve Mazoşizm
Sadizm terimi 18. yüzyıldan sonra,
Fransız yazar Marki de Sade'dan gelir. Terim, Cinsel eşlerini
yaralama, onlar üzerinde egemenlik kurma ya da gururunu kırma gibi
eğilimler taşıyan bazı insanların, bu etkinliklerini
tanımlamak için kullanılır. Mazoşizm terimi ise 19.
yüzyıldan sonra, Avusturyalı yazar Von Sacher - Masoch'tan gelir.
Sadizmin tersine, eşi tarafından incitilmek, yaralanmak, onun
egemenliği altında bulunmak ya da gururunun
kırılmasından zevk alanların bu isteklerini tanımlamak
için kullanılır. Her iki cinsel tutumu da içeren tek bir terim, yani
sadomazoşizm terimi de vardır (kısaca s/m).
Daha önce de belirtildiği gibi, belirli bir
çapta böyle tutumlar oldukça yaygındır. Hatta belirli hayvanların
çiftleşmesi şiddetle ya da ölümle bile
noktalandığından, bu tür hareketler bazı biyolojik
temellere bile sahip olabilir. Bununla birlikte, insanlar arasında güçlü
sadistik ve mazoşist tepiler, alışılmamış kabul
edilebilir. Bu tepiler pekâlâ bu duyguları duyumsayanları oldukça
tedirgin edebilirler. Aynı zamanda cinsel saldırılara, hatta
cinayete yol açtığı bazı örnekler de olduğu gibi
sadizmin, toplumsal olarak zararlı olacağını söylemek bile
gereksizdir.
Oysa uzmanlar bugün, sadomazoşizmin zorla ve
tarafların anlaşmasıyla yapılanı arasına bir
ayrım koyuyorlar çok kere. Birinin tam rızası üzerine,
eşinin her türlü eziyeti yapmasıyla, sadomozoşist ilişkiler
kurmak, eşcinsel ve karşıcinsel çiftler arasında
yaygındır. Hatta eşinin sadizmini denetleyen ve körükleyen çok
kere mazoşist in kendisi olabiliyor. Herhalde tarafların kendi
isteğiyle gerçekleştirilen böyle ilişkiler, oldukça uyumlu ve
tümüyle sıcak olabilir. Bu durumlarda resmi ya da psikiyatrik, her iki
müdahalenin de gereksiz olduğu görünüyor.
Bugün birçok ülkede sadomazoşistik kulüpleri
ve yayın istasyonları kurulmuş bulunuyor, bunların üyeleri
zaman zaman bir araya gelerek yapacakları işleri
kararlaştırıyor ve planlıyorlar. Bu tür gruplar, aralarına
yeni katılanların öğrenmesini de istedikleri özel cinsel
biçimleri de geliştiriyorlar. Burada bir kez daha ortaya
koyulmalıdır ki, eğer tarafların gönül rızasıyla
yaptığı bir iş oluyorsa, bu duruma dışarıdan
karışmak için hiçbir neden yoktur. Bununla birlikte, istemediği
halde sadist hareketlerden mağdur durumda kalanları korumak da,
tartışmasız kabul edilmelidir. Böyle pratiklerden nefret eden
herhangi bir erkek ve kadına yöneltilen herhangi bir sadistik
saldırı da devletçe gerekli cezaya çarptırılmalıdır.
Tecavüz
Tecavüz, eşin karşı
çıkması ve istememesine karşın, onunla cinsel ilişki
kurmak ya da cinsel saldırıda bulunmak anlamına gelir. Tecavüz,
çok kere zorla ya da kabagüç tehdidiyle yapılır.
Psikolojik bakış açısıyla,
saldırının özgün biçimi küçük bir fark gösterir. Daha önemlisi
onun şiddetidir. Bu nedenle, kanun adamlarından farklı olarak,
psikologlar ve psikoterapistler yalnızca tecavüz olarak birleşmeyi
değil, aynı zamanda zor kullanarak elle, ağızla ya da anal
ilişkiyi de dikkate alırlar.
Bazı tecavüzkârlar, sadistik
yanlarının yanı sıra, çoğu kez sadece kabahat ve
suçlarla dolu geçmişlerinden gelen bir gaddarlık ve
duyarsızlık içindedirler. Bazılarının ciddi bir
biçimde düzeni bozulmuştur, ancak çok azı da aynı zamanda
eşlerinin tepkilerine ani bir tepiyle ya da yanlış yargıyla
karşılık veren oldukça normal insanlar olabilir.
Buradan anlaşılıyor ki,
tecavüzkârlar grup olarak aynı tutum ve görünüm içinde olmuyorlar.
Onların olası psikiyatrik tedavi sorunları bu nedenle
karmaşıktır. Kriminolojik bakış açısıyla
yaklaşıldığında, tecavüz, temelde çabucak
şiddetle cezalandırılması istenilen bir şiddet
suçudur.
TRANSSEKSÜALİZM
Bu kitabın daha önceki bölümlerinde de
belirtildiği gibi, insanın cinsel gelişimi en azından üç
görünüşe sahiptir: Biyolojik cinsiyet, cinsel rol ve cinsel yönelim. (Bkz.
«Cinsel Davranışın Gelişimi») Biz, aynı zamanda
bazı bireylerin kendilerini büsbütün karşıt biyolojik cinslerin
cinsel rolleriyle özdeşleştirdiğini
vurgulamıştık. Başka bir deyişle, kendilerini
dişi kabul eden, ancak erkek vücuduna sahip kişiler olduğu gibi,
dişi vücuduna sahip olup da, kendilerini erkek kabul eden kişiler de
vardır. Özellikle ergenlikten sonra, böyle insanlar anotomik
görünümlerinden çok rahatsız olurlar ve bu yüzden imgelemlerinde
yarattıkları vücuda uymak için, bütün güçleriyle, yapabilecekleri her
şeyi denemeye koyulurlar. (Bu, aynı zamanda cinsiyet
değiştirme ameliyatını da içerir.) İşte
onların bu durumu transseksüelizm olarak adlandırılır.
Transseksüelizmin nedeni, henüz tam olarak
anlaşılmış değildir. Biz ancak cinsel rolün çok erken
yaşlarda oluştuğunu ve bu belirli kritik dönem
atlatıldıktan sonra, bir kişinin kendi cinsel kimliğinin
tersine çevrilemeyeceğini biliyoruz. İşte doğumda
yanlış teşhis yapılan çift (hermafrodit) cinsiyetti bir
oğlan çocuğu, anababası tarafından bir kız çocuğu
gibi yetiştirilir. Ana-baba, sonunda bu hatayı öğrendikleri
zaman durumu düzeltmek için çok geç kalınmıştır ve
sonrasında da çocuk kendisini kız gibi kabul etmeye devam eder. Ne
yazık ki çocuklarının bu biyolojik cinsiyetini kabul etmeyen
anababalar da olmaktadır. (Örneğin, bir anne gerçekten istediği
için kız çocuğunu bilerek oğlan rolüne zorlayabilir.) Bununla
birlikte, bazı durumlarda çocuklar, anababalarının açıkça
kendisinden istedikleri cinsel rolden vazgeçmeyerek, uygun
olmadığı halde bu rolü kabul ediyor görünür. Bu olgulardan
yaklaşarak, birçok seks araştırmacısı bugün,
transseksüelizme toplumsal ve biyolojik etmenlerin bir arada bulunduğu bir
birleşimin neden olabileceğine ve bazı çocukların doğmadan
önce bile transseksüel bir mizaç geliştirebileceğine
inanıyorlar.
Bildiğimiz kadarıyla farklı kültür
ve tarihsel dönemlerde çok farklı görünüyor olmasına karşın
transseksüelizm insanlığın kendisi kadar eskidir. Eski
çağlarda bir cinsiyet değişimi, korku ve saygıya yol açan
bir dinsel gizem olarak görülürdü çoğunlukla. Örneğin, eski bir Yunan
miti, genç bir adam olan kör tanrı Teiresias'ın mucizevi bir biçimde
bir kadına dönüşmesini ve sonra, birkaç yıl öyle
yaşayıp yeniden bir erkek olmasını anlatır. Böylece o,
otoritesine eklediği bir olay olarak, kişisel deneyimlerinden hem
kadın hem de erkeğin cinsel tepkilerini öğrendi. Aynı
zamanda biz de, geçmişte bazı toplumların, (bazı ABD
yerlilerini de içeriyor) belirli erkeklerin bir dişi cinsel role girmesine
izin verdiğini, hatta cesaretlendirdiğini ve «şamanlar», «alya»
ya da «berdaşeler» olarak yaşadıklarını biliyoruz. Bu
erkekler, kadınlar gibi giyiniyor, büyük savaşçılar ya da
topluluktaki başka büyük kişilerle evlenebiliyorlar ve ailelerini
koruyorlardı. Çok kere, onların gizemli güçlere sahip olduğuna
inanıldığından, kendilerine gösterilen büyük
saygınlıktan hoşnutluk duyuyorlardı. (Açıktır ki,
bu toplumsal anlaşma yalnızca transsek-süeller için değil,
aynı zamanda hermafroditler, transvestitler ve efemine eşcinseller
gibi öteki küçük cinsel gruplar için de geçerliydi. Öte yandan, daha erkeksi
görünen eşcinseller bir Berdaşeyle evlenerek, erkeksi rolüne cinsel
görev bulabilirdi.
Cinsel bakımdan hoşgörüsüz Batı
toplumu, hiçbir zaman bu örnekle karşılaştırabilir ölçüde
herhangi bir basit çözüm bile getirmedi... Tam tersine, Yahudi -
Hıristiyan kültürü bunu her zaman cinsel sapkınlıkların
bağnazca zorbalığı ve baskısı olarak karakterize
etti. Böylece de uzun bir zaman transeksüelizme yaklaşım, çoğunlukla
cezai bir nitelik taşıdı. Oysa şimdi, cezai
yaptırımlar, cinsel baskı ve elektroşok ya da iğrenme
terapilerinin, durumu değiştirmede etkin olamayacağı
anlaşılıyor.
Bugün, birçok uzman, amaçlarına
ulaşmayı ya da en azından ona yaklaşabilmek için
transseksüellere yardım edilmesi gerektiğini düşünüyor. Her
şeyden önce bir hekim olarak şöyle düşünüyor: «Eğer
kafayı vücuda uydurmayı başaramazsam, sonra belki, kafaya
uydurmak için vücudu değiştirmek zorunda kalırım.» Modern
hormon terapisi ve yeni ameliyat teknikleri, artık bir kişinin
anotomik görüşünü kabul edilir bir ölçüde değiştirmeyi
olası duruma getirmiştir. Böylece hormonal tedavi ve cinsiyet
değiştirme ameliyatlarıyla, bir erkek genelde kadın olarak
değerlendirilebilecek bir hayli dişi fiziksel özellikler kazanabiliyor.
(Göğüsler ve yapay vajina gibi.) (Aynı zamanda bir kadının
da erkeğe dönüştürülmesi olasıdır.) Bir erkekte vajina
İki Transseksüelizm
Örneği:
Dişiden Erkeğe: Annie
M. Henüz 16'sındayken (solda) ve cinsiyet değiştirme
ameliyatından dört yıl sonraki hali (sağda).
Erkekten Dişiye: ingiliz
yazar James Morris (solda), başarılı bir cinsiyet
değiştirme ameliyatından sonra Jan Morris oldu (sağda).
yapma ameliyatı kadında penis yapmaktan
daha kolaydır. Şimdi dünyanın dört bir yanına cinsiyet
değiştirme ameliyatları yapılabiliyor. Hatta ABD'de gizli
cinsiyet değiştirme ameliyatı yapan yerlere de rastlanıyor.
Cinsiyet değiştirme birkaç yıla
kadar yayılabilir. Bu sürece hormon tedavisiyle girilir. Gereken süre
sonunda da ameliyat yapılır. Hatta ameliyattan sonra bile, çok kere
terapatik sonuçların izlenmesi ve yeni yaşam biçimini düzeltmenin
tartışılabilmesi için hastanın düzenli olarak denetlenmesi
gerekebilir.
Bu yolun her adımında uzmanın öneri
ve yardımları çok önemlidir. Örneğin, cinsiyet ameliyatına
hazırlanan transseksüellerin bazı noktalarda yeni cinsiyetlerinin
elbiselerini giymeye başlaması gerekir. Ne yazık ki, ABD'nin
birçok yerinde aykırı giysilerle görülmek, hem yerel yasalar hem de
kuralların şiddetiyle yüzyüze kalıyor. Neyse, tedavi
tamamlandıktan sonra, birçok resmi işlem de
sonuçlandırılıyor. Artık yeni erkek ya da kadına yeni
bir ad koymak, nüfus cüzdanı, şoför ehliyeti, sigorta kartı ve
pasaport çıkarmaya kalıyor iş. ABD dışındaki ülkelerde,
özellikle Avrupa'da, cinsiyet değişikliklerinin tanınması,
yasayla reddediliyor. Yakında bu ülkelerde trans-seksüellere
karşı daha eğitici ve sorunlarını çözümleyici
yasaların çıkartılması bekleniyor.